Bölümün başından da belli olduğu gibi +18 bir sahne yazdım ve lütfen okumak istemeyen okumadım arkadaşlar. Belirtiyorum baştan. :)
İyi okumalar..
Hilal'den
Kendimi evin bahçesinde bulduğumda buraya kadar gelebildiğime şaşırmıştım. Bütün vücudum uyuşmuş gibi hissediyorum. Arabayı gelişi güzel bir şekilde bahçeye bıraktıktan sonra dizlerimin titremesine aldırmadan kapıyı hızla açıp arabadan indim. Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyor, tüm vücudumu yakıyordu.
Babamın arabasını bahçede gördüğümde ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Elimin tersiyle gözlerimi sildikten sonra zorda olsa kapıya kadar ilerledim. Kendimi sebepsiz yere yorgun hissediyordum. Başım dönüyor, kulaklarım uğulduyordu. Koray'ın bana tokat atmış olduğu gerçeği suratıma çarpıyor, böyle bir adamla bir hayat geçirmeme sebep olacak herkesten bunun hesabını sorma isteğiyle dolup taşıyordum.
Fiziksel acı değildi canımı yakan.. Sadece Leon'un yanında dünyanın en değerli insanıymış gibi hissederken, diğer herkes tarafından bu kadar değersiz hissettirilmemdi. Koray'ın bana değer verip vermemesi umurumda bile değildi. Beni asıl yaralayan, babamın beni bu kadar değersiz görüp sırf para için Koray gibi birisiyle evlendirmek istediğiydi.
Kapının önüne geldiğimde dönen başımla zile hızlıca bastım. Kimseye görünmek istemiyordum ama ne anahtar arayacak, ne de kapıyı açacak gücü kendimde buluyordum.
Kapı açıldığında Ayşe Teyze 'Hoşgeldin kuzum..' derken yüzümün halini görmesiyle donup kalmıştı. O kadar kötü mü görünüyordum gerçekten? Hissettiğim kadar kötü müydüm?
' Hilal? Yavrum ne oldu sana, gel böyle..' diye telaşla konuşup koluma girmesine izin verdim.
'İyiyim...' dedim fısıltıyla. Derin bir çekerken Ayşe Teyzeyle salona kadar ilerledik. Beynim sanki olup biteni algılamıyor gibiydi. Bütün uzuvlarımın titrediğini hissediyordum.
Koltuğa yavaşça oturduğumda Ayşe Teyze telaşla bir kaç şey söylemişti. Ancak babamın sesi onun sesini bastırıp kulaklarıma ulaştığında Ayşe Teyze'de sustu.
'Hilal mi geldi?' dediğini duymuştum. Merdivenleri hızla indikten sonra salona girdi. 'Ne bu halin Hilal?' diye sorduğunda yanıma geldiğini hissetmiştim. Hiç istemesem de yere diktiğim dolu gözlerimi babamın suratına diktim.
Dudağımın kenarında ki kanın donduğunu hissediyordum. Yüzümde ki sızı çoktan kaybolmuştu ama bileğim büyük ihtimalle zedelenmişti. İfadesiz bakışlarım Babamın yüzünde dolaştığında sıkıntıyla nefes verdi. 'Hilal, kızım konuşsana ne oldu sana?'
'Bir şey olmadı baba..' dedim. Sesim göründüğümün aksine daha güçlü çıkmıştı. Emindim. 'Sadece hissettiğim kadar değersiz miyim bunu merak ediyordum. Öğrenmiş oldum.' diyince dudaklarım yukarı kıvrıldı. Neşeden oldukça uzak bir tebessümdü bu. 'Problem edilecek bir şey değil.' diye mırıldandım. Gözlerinin içine baktığımda mavi gözlerinde hangi duyguyu barındırdığını çözememiştim. Başımı sağa sola sallayarak ayağa kalktım.
'Çok sevgili müstakbel eşim...' dedim kıkırdayarak. 'Görüyor musun? Ne de güzel sever beni.' gözlerim tekrar buğulanmıştı ama gülmemi bastıramamıştım.
Ayşe Teyzenin ağzından çıkan 'Hiii!' nidasına engel olamamış elleriyle dudaklarını kapatmıştı.
' Hilal..' babamın acı dolu sesi kulaklarıma dolunca kaşlarımı havaya kaldırıp ona fırsat vermeden ben konuştum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...