ฯDördüncü Bölüm-Bazı Şeyler

2.9K 135 27
                                    

Bazı bedenler birbirine yasaktır, bazı gözyaşları sadece bir kişinin görebileceği kadardır. Ve bazı aşklar sadece bir kişiyi yakacak kadar ateşe sahiptir.

-Ahmet Batman

Leon'dan

Aklımda tek bir soru yankılanırken yüzümde ki tebessüm yerini çatılmış kaşlara bırakmıştı. Hilal'in de gülümsemesi solarken kendime kızdım. Hilal hep gülümsemeliydi.

'Ben de Leon. Çok memnun oldum.' diyebildim sadece. Hilal'in sanki beni tanıyormuş gibi bakan gözlerine anlam verememiştim. Günlerdir aklımdan çıkmayan kız tam karşımdaydı ve ben beynini kemiren soru yüzünden Hilal ile konuşamıyordum. Yağmurun etkisiyle ıslanan saçları yüzünün kenarına yapışmıştı ve bu onu olduğundan daha da güzel gösteriyordu. Bu haliyle kedi yavrusuna benziyordu, küçük sevimli bir kedi yavrusu gibiydi.

'Ben gideyim artık. Bende memnun oldum.' diyip gitmek için arkasını dönmüştü Hilal. Gitsin istemiyordum, hatta şu an tek istediğim Hilal'in biraz daha yanımda kalmasıydı. Daha da fenası bundan sonra yanımda hep Hilal'i isteme, onu görme duygusu beni korkutmuyor aksine kalbimi ısıtıyordu. Bir adım atıp onunla aynı hizaya geldiğimde başını sağa çevirerek bana doğru baktı. Omuzlarımı ne var anlamında yukarı kaldırıp indirirken yüzünde ki hafif tebessüm gözlerimden kaçmamıştı. Ben böyle bir adam değildim ki, ne ara bir kızın gözlerinin içine bakıp onun tebessüm etmesine mutlu olacak birisi olmuştum. Bana ne oluyordu? Hissetmediğim duygular altında kalbim eziliyordu.

'Seni bir daha görebilecek miyim?' derken bulmuştum kendimi. Hilal'in tebessümü yüzünde donup kalırken onu rahatsız ediyor olma düşüncem beni korkutmuştu. Amacım bu değildi. Beni yanlış anlayacak olması durumunda gerçekten üzülürdüm. Bir kaç adım attığında bende onunla beraber yürümeye başladım.

'Çok sık karşılaşabileceğimizi düşünmüyorum' demişti Hilal. Gözleri benim gözlerimdeyken. Ben de düşünmüyordum ama seni görmek için bir haftadır her gün bu kafeye geldim diyememiştim.

'Kader karşılaşmamızı isterse olur bence' dedim. Bir an gözlerinde gördüğüm şeyi aşk olarak yorumlamak gibi aptal bir düşünceye kapılsam da kendimi toparlamam uzun sürmemişti.

'Benim artık gitmem lazım' dedi Hilal. Gri bir Range Rover'ın önünde durduğunda onun arabası olduğunu anlamıştım.

'Görüşmek üzere Hilal' diyip elimi uzattım. Gözleri önce uzattığım elime sonra da gözlerime değdiğinde yanlış bir şey mi yaptım diye düşünmeden edemedim.

Küçücük elini avucumun içinde hissettiğimde sanki vücudum bir elektrik akımına kapılmıştı.

'Görüşürüz' demişti o da bir süre sonra. Teninin sıcaklığıyla yanan tenim elini çekmesiyle sanki donmuştu. Hızla arabaya binip çalıştırdığında motordan çıkan sesle kendime gelmiştim. Başımla tekrardan selam verirken o da üzerimde ki gözlerini çekti ve dikiz aynasına dikerek geri geri kafenin park alanından çıktı. Sanki yağan yağmur o an üşütmüştü beni. Tenim ürperirken buna Hilal'in gitmesi mi yoksa yağan yağmur mu sebep oldu anlayamamıştım.

Aklıma tekrar Hilal'in Koray ile bir birlikteliği olup olmadığı sorusu geldiğinde suratımın düşmesine engel olmamıştım. Nişanlım demişti ama Koray'ın parmağında yüzük varken Hilal'in parmağı boştu. Bu içime umut tohumları ekmekten başka bir şey yapmamıştı.

Hilal'den

Üzerimde ki ağırlığın dakikalardır trafikte olduğum için oluşmuş olduğuna kendimi inandırmaya çalışıyordum. Beni iki yıl boyunca farketmeyen Leon benimle tanışmaya mı çalışıyordu gerçekten? Üstelik o Koray'ın arkadaşıyken. Bunların bir rüya olmasını istedim. Böylesi daha zor değil miydi? Ben her şeyi içimde yaşayıp onu söküp atabildiğime kendimi inandırmışken şu an benimle konuşmaya çalışması her şeyi mahvetmez mi?

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin