'Hilal sana söylemem gereken bir şey var.' dedi Leon. Tüm misafirleri gittikten sonra Hilal yatak odasına çıkmış biraz dinlenmek istemişti. Vicdanı ile baş başa kalan Leon'sa düşünmekten ne yapacağını şaşırmış, en başta yapması gerekeni biraz sona bırakmış olsa da Hilal'le konuşmaya karar vermişti.
Taşıdığı yük ağır bir yüktü ancak, kendisini bunun en iyi yol olduğuna inandırıp susmayı tercih etmişti. Şimdi tüm cesaretini toplamış, kitap okuyan Hilal'in yanına oturmuş, gözlerinin içine bakarak gerçekleri anlatmaya çalışacaktı.
Hilal Leon'un sesiyle başını kitaptan kaldırıp gözlerinin içine baktı. 'Söyle hayatım.' dedikten sonra elinde ki kitabı özenle kapatıp yanında ki sehpanın üzerine bıraktı. Leon derin bir nefes alırken, Hilal'in gözlerinin içine bakmaya devam etti. 'Bir sorun mu var?' dedi Leon'un tavrına bir anlam vermeye çalışırken. Uzun zamandır onda ki değişikliğin farkındaydı ancak yaşadıkları kolay değildi, o da buna yormuştu.
'Belki sana bu söylediklerimden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bilmiyorum. Ama şunu bil ki ben ne yaptımsa seni korumak için yaptım.' Leon derin bir nefes alırken, Hilal sırtını yasladığı yatağın başından yavaşça ayırdı. Leon'un söyleyeceği şeyin ne olduğunu merak ediyor muydu bilinmez, ikisini de üzeceğini çoktan anlamıştı.
'Hayatım korkutuyorsun beni ne oldu?' dedi Hilal. Leon kucağında kavuşturduğu ellerine indirdi bakışlarını. Hilal'in elini de tutup kendi eline hapsederken, Hilal artık konuşması için Leon'a yalvarmayı düşünüyordu.
'Ben nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Seni üzmekten o kadar korkuyorum ki!' dedi asılan yüzüyle. Hilal kaşlarını çatıp Leon'un surat ifadesine bir anlam vermeye çalışırken ellerinin içinde ki Leon'un elini sıktı.
'Söylemezsen üzüleceğim bir şey mi peki?' diye sordu. Leon'un çaresizliğinin farkındaydı esasen. Yardımcı olmaktı amacı ancak ne söyleyeceğini deli gibi merak ediyordu. Odanın içinde ki bir kaç dakikalık sessizlikten sonra Leon tekrar bakışlarını Hilal'e çevirdi.
'Çok üzüleceğin bir şey hemde.' dedi Hilal'in sorusuna cevap olarak. Hilal kaşlarını daha da çatarken ne olabileceğini düşünmeye çalıştı.
'O zaman söyle. En azından şu anki belirsizlikten daha iyi bir durum olacak gibi görünüyor.'
Leon Hilal'in sözlerine öyle olmayacak demek istese de dudaklarını aralamadan başını salladı.
Flashback
'Hilal, sizin kızınız.' dedi Leon karşısında oturan Yaren'in gözlerinin içine bakıp. Yaren gözlerini kocaman açarak Leon'un yüzüne bakarken ellerini dudaklarına götürdü.
'Hayır!' dedi başını sağa sola sallarken. Masaya yaklaşan Cevdet'le Leon bakışlarını ona çevirirken, Yaren hala yaşadığı şokla bir tepki vermeye çalıştı. Leon'un yanına oturan Cevdet'i gördüğü zaman şaşkınlıkla daha da aralandı dudakları. Yıllardır görmediği Cevdet tam karşısında oturmuş, ondan nefret eder bir bakışla yüzüne bakıyordu.
'Ce...Cevdet.' dedi zorlukla. 'Hilal... Benim kızım mı?' diye sordu. Hastanede Cevdet'i gördüğünü zannetmişti ancak, göz yanılması olarak düşünmüş bunun imkansız olduğunu ön görmüştü. Ancak doğru olduğunu şu an anlıyordu. Hastanede gördüğü kişi Cevdet'ti. Hastanede kurtarmaya çalıştığı kız kendi kızıydı.
'Bunu sana söylemek dahi istemedim. Leon, bunun en iyisi olduğunu söylediğinde kabul ettim. Yıllar sonra hangi yüzle buraya geliyorsun? Bir kızın olduğunu bilmiyormuş gibi bu şaşırmana ne demeli? Hilal bunu öğrendiği vakit ne olacak hiç düşündün mü? Ama pardon! Yaren hanım ne zaman kendinden başkasını düşündü ki! Küçücük bir bebeği bırakıp giderken de, onu yıllarca arayıp sormazken de tek düşündüğü kendisiydi!' diye bağırarak konuştu Cevdet. Kafede diğer masalarda oturan bir kaç kişi bakışlarını onlara çevirirken Leon 'Sakin olun!' diye çıkıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...