Yazardan
Bunca yıl korkaklığın arkasına sığınıp yaşayamadığı her şey için biraz pişmandı Hilal. Aynı zaman da geç gelen bu mutluluğun belki de acı çekmeden gelmeyeceğini düşünüyordu. Öyle değil midir her zaman? Ne kadar ağlarsan o kadar gülmez misin? Ne kadar yanarsa canın o kadar ilaç olmaz mı sana sevdiğin?
Hilal şimdi bu geç gelen mutluluğun verdiği çocuksu heyecanla yatağının kenarında oturmuş, tam karşısında duvarda asılı duran gelinliğini inceliyordu. Yıldız'ın Leon'dan gizli eve sokma çabaları, Leon'un gelinliği görmek için verdiği her mücadele onun için güzel bir anı olarak kalmıştı zihninde. Öyle ki, Yıldız uğursuzluk getireceğine inanmış gelinliği özellikle Hilal'in evine getirmişti. Kınadan sonra Hilal'de babasının evinde kalmaya başlamıştı.
Yaşadığı her şey bir film şeridi gibi geçer ya hani insanın gözünün önünden, Hilal için bu değişmişti. Artık sadece mutlu olduğu anları hatırlıyor, sadece mutlu anılar kalması için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Annesi, babası, yeni öğrendiği kız kardeşi... Bunları atlatmak kolay değildi elbet. Hilal bile bazen kendine inanamıyordu. Eğer Leon olmasaydı üstesinden gelemeyeceğini adı gibi biliyordu.
Daha fazla düşünmek istemediği için yavaşça ayağa kalktı. Kalbi heyecanla çarparken, asılı duran gelinliğine doğru ilerleyip elini yavaşça pürüzlü kumaşında gezdirdi. Bir eli de yavaşça karnına çıktığında derin bir iç çekti. Öylesine heyecanlıydı ki, başta bu düğünü istemediği için kendisine kızmıştı. Şu an halinden o kadar memnundu ki, bu anı hiçbir şeye değişmeyeceği belliydi. Düğünün yapılacağı mekan Hilal'den sır gibi saklanmıştı. Heyecandan bunu dahi unutmuştu Hilal.
Odanın kapısı yavaşça aralandığında Ayşe Teyze içeri doğru bir kaç adım attı. Hilal adım seslerinden sonra başını Ayşe Teyze'ye çevirdiğinde dişlerini göstererek içten bir şekilde gülümsedi.
'Güzel kızım.. Bende seni hala uyuyorsun zannediyorum.' dedi Ayşe Teyze iki adımda Hilal'in yanına ulaşırken. Hilal elini etkinlikten çektikten sonra yavaşça Ayşe Teyze"ye döndü.
'Uyuyamadım ki Ayşe Sultan heyecandan.' dedi. Konuşurken omuzlarını aşağı yukarı kaldırmış yüzünde ki gülümsemeyi bir an olsun silmemişti.
'Ah benim yavrum. Büyüdü de evleniyor.' dedi iç çekerken Ayşe Teyze.
'Hayır, hayır. Baştan anlaşalım bugün böyle şeyler konuşup üzülmüyoruz. Hem ne olacak evleniyorsam, yine hep beraber olacağız.'
'Tabi beraber olacağız yavrum. Ben onun için söylemedim ki. Daha gün gibi aklımda bebekliğin. Şimdi kendi bebeğini kucağına almak için gün sayıyorsun. Ölsem de gam yemem, senin yüzünü böyle gülerken gördüm ya ben!'
'O nasıl söz Ayşe Sultan. Daha torununu büyüteceksin sen.' dedi Hilal başını dikleştirerek. Ayşe Teyze'de Hilal'le beraber gülümsedi.
'Tabi büyüyeceğim. Neyse hadi lak lak etme günü değil bugün. Aşağı gel de kahvaltını et bakalım. Kızlar gelir birazdan.'
'Doğru dedin valla kurt gibi açım.' dedi Hilal neşeyle gözlerinin içi parlarken. Ayşe Teyze ile birlikte aşağı indikten sonra çoktan hazırlanmış kahvaltı sofrasına kuruldu.
'Ellerine sağlık' dedi tabağında kalan son zeytinide ağzına atarken. Çalan kapıyla beraber Ayşe Teyze masadan kalkıp mutfaktan çıktı. Hemen sonra yanında Yıldız ve Burcu'yla tekrar mutfağa gelmişti.
'Hoşgeldiniz kızlar' dedi Hilal ikisini de sarılıp.
'Hoşbulduk. Valla biz seni hala uyuyorsun falan zannettik. Kaç kez aradık.' dedi Yıldız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...