Hilal'den
Leon'un eli sımsıkı elimi tutarken kocaman masanın etrafında hepimiz oturmuştuk. Ömrümde en son ne zaman bu kadar çok gülümsediğimi düşündüm. Bir elim Leon'un avucunun içindeyken, hemen diğer tarafımda oturan Yıldız boşta kalan elimde ki yüzüğü inceliyordu. Masada ki herkes Yıldız'ı gülümseyerek izlerken, ben sürekli başımı Leon'a çeviriyor gözlerimiz buluştuğunda kocaman gülümsüyordum.
Hoş bir müzik mekanı doldurduğunda, Leon ayaklandı ve kendiyle beraber beni de ayağa kaldırdı.
'Küçük hanım... Bu dansı müstakbel eşinize lütfeder misiniz?'
'Düşünmem lazım...' diyip kıkırdadığımda Leon elini belime koyarak beni tamamen vücuduna yaslayacak şekilde kendine çekti.
'Bak sen..' derke onun sol eli ve benim sağ elim tekrar buluşarak yavaşça havaya kalktı. Kıkırdayarak ona ayak uydururken Leon memnun olmuşça gülümsedi. Diğer eli sımsıkı belime yerleşmişken, bende boşta kalan elimi onun omuzuna yerleştirdim.
'Vals bildiğinizi umut ediyorum..' diyip gülümsediğinde 'Bakalım biliyor muymuşum?' diye muzipçe sordum. Bana doğru bir adım attığında sol ayağımı geri çekerek onun adımına yer açtım. Daha sonra aynı anda yana doğru bir adım attık. Bedenlerimiz birbirine kitlenmiş haldeyken sağa doğru vücudumu çektim ve Leon'da bana ayak uydurdu. Ben büyülenmiş gibi gözlerinin içine bakarken, bütün masanın bizi izlediğine emindim.
Bunları tekrar ederken Leon elini çekti ve elimi tuttuğu eli ile yavaşça beni ileriye doğru yönlendirdi. Bedenimi hızla öne doğru iterken birbirize en uzak olduğumuz noktada parmak uçlarımda yavaşça döndüm ve Leon'un tekrar beni kendine çekmesine izin verdim. Sert bir şekilde bedenlerimiz birbirine çarparken, Leon yüzünde ki çarpık gülüş ile bütün hareketlerimi izliyordu. Elim hızla omuzuna yeyerleşti. Bir kaç kez daha ileri geri, sağa sola hamlede bulunduk. Şu an yaptığımız her şey valsten uzaklaşmıştı sanki. Kendi valsimizi yapıyor, kurallara uymayarak aklımızdan geçenlere göre hareket ediyorduk.
Leon'la beraber müzik ritmine uygun senkronize bir şekilde hareket ederken beni vücudundan ayırmadan yavaşça döndürdü ve sırtımı bedenine yaslamamı sağladı. Hala ellerimiz birbirine kenetliyken, diğer elimi karnımın hemen üzerine benim elim ile birlikte yerleştirdi.
Ne kadar o şekilde hareket ettik bilmiyorum Leon, tekrar beni kendine çevirdiğinde müziğin son kısmında olduğumuzun farkındaydım. Hareketlerimiz git gide yavaşlarken, Leon bana daha çok yaklaştı. Dansı tamamen bırakmış bir şekilde dudaklarını alnıma bastırdı. Kollarımı boynuna çıkarıp sıkıca doladığımda 'Bravoo!!' diyen alayla karışık Mehmet ve Selim'in sesleri kulağımıza doldu. Birbirimize daha sıkı sarılırken, gülümseyerek baktık masadakilere.
....
'Leon, ben vazgeçtim. Lütfen.. Geri gidelim...' diye küçük bir çocuk edasıyla konuştuğum da Leon kocaman bir kahkaha atmıştı.
'Saçmalama Hilal.. İn şu arabadan..' yüzünde ki gülümsemeye rağmen sesini sabit tutabilmeyi başarmıştı. Dün ki sürpriz evlilik teklifinden sonra eve geç gitmiştik. Leon, sabah beni uyandırıp annesinin bizi akşam eve çağırdığını söyleyince kabul etmiştim bir anda. Bu kadar heyecanlanacağımı düşünememiştim ki..
'Leon.. Ben kesin konuşamam karşılarında.. Lütfen vazgeçtim eve gidelim n'olur..' diye mırıldanmaya devam ettiğimde Leon şoför koltuğu el verdiği kadarıyla benim üzerime doğru eğilip bakışlarını yüzume dikti. Ben bu yakın mesafeden şu an ki heyecanımdan dolayı etkilenmeyeceğimi düşünsem de kalbim daha hızlı çarpmıştı. Leon'un nefes alışverişlerini yüzümde hissetmek beni daha da heyecanlandırmıştı. Bakışlarım dudaklarına kaydığında saniyesinde dudakları yukarıya kıvrıldı. Bir şeyin tık sesi kulaklarımı doldurduğunda Leon, eğildiği yerden doğruldu ve ben o kalktıktan sonra emniyet kemerinin açılmış olduğunu farkettim. Üzerinde ki boşlukla kalakalmıştım. Demek kemeri açmak için yakınlaşmıştı bana bu kadar, ama bende Hilal'sem bunun hesabını sorardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...