Gitme, ölüm gibi zamansız
Düşmek peşine artık imkansız
Ağlamak yine mi bana düşen?
Gidenlerin ardından...
Ağlamak yine mi bana düşen ?
Gidenlerin ardından..Kaldı çocukluğum sende...
Kırık oyuncağım yerde...
Sığınacak gün bırakmadı yokluğun bende...Yok haberin yok...
Yolun sonunda kaldım, yandım gel diye...
Dur diyenim yok....
Içimde bir uçurun, düştüm sen diye..Hilal'den
Ellerimle dudaklarımı kapatmış karşımda ki doktorun söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum.
'Elimizden gelen tüm müdahaleyi yaptık ancak hastayı kaybettik.'
Nefes alamıyordum. Üzerimde tonlarca ağırlık varmış gibi hissederken, tüm dünya başıma yıkılmıştı. Ne olmuştu, Leon neden vurulmuştu? Bunları bile hatırlayamazken, kendimi aglamak için zorladım. Aglayamıyordum. Ağızımdan tek bir kelime dökülmüyor... Gözlerinden tek bir damla yaş akmıyordu. Leon gitmezdi. Leon beni bırakıp gitmezdi....
Yüzümde saçma sapan bir gülümseme oluşurken, doktorun hemen yanında duran Yıldız'ı yeni farketmiş gibi ona baktım.
'Yıldız' dedim inler gibi. Konuştuğumu çok sonra farketmiştim. Dudaklarının arasından bir kahkaha döküldüğünde Yıldız ve doktorun bana korkuyla baktığını gördüm. 'Ne diyor duydun mu?'
Acıyı hiç bu kadar keskin hissetmemiştim. Yüzüm gülerken, canım hiç bu kadar acımamıştı. Boğazımda bir bıçak vardı ve yavaş yavaş bana hayat olan o damara yaklaşıyordu. Vücudum titriyor, görüş alanım buğulanıyordu.
'Leon, ölmedi' dedim hala gülerken. 'Yıldız konuşsana!' Yıldız'a doğru bir adım attığımda dudakları arasından bir hıçkırık firar etti. Bense hala ağlayamıyor, Leon'un gitmediğine inanmaya çalışıyordum.'Bir şey söylesenize! Söz verdi bana o gitmeyecekti!'
Kalbimden boğazıma yürüyen derin sızıyla başa çıkmaya çalışıyordum. Yüzümde ki gülümseme yavaş yavaş donarken, tekrar Yıldız'a doğru bir adım attım. 'Yıldız ağlama... Bak ben ağlamıyorum. Leon gitmez ki.. Kovsan bile gitmem dedi bana. Şimdi en ihtiyacım olduğu anda gitmez ki.' sesim git gide yükselirken vücudum sarsılacak şekilde titremeye başlamıştı. Boğazımdan yükselen acı çığlık dudaklarımın arasından firar ettiğinde 'Yarım kalamam' diye fısıldadım.
'Hilal!' Yıldız'ın inler tarzda sesi kulaklarıma dolduğunda yanımdan geçip giden doktora baktım.
'Bir şey yapsana! Iyileştirsene onu!' Doktorun kolunu sıkıca tuttuğumda Yıldız bana doğru yaklaştı.
'Hilal Hanim lütfen!' doktorun acıyan bakışları yüzümde gezinirken Yıldız yavaşça elini uzattı ve doktorun kolunu tuttuğum kolu aşağıya indirdi. Ben kendimi bez bebekten farksız görüyordum.
'Hilal!' vücudum hala titrerken başımı kaldırıp Yıldız'a bakmadım.
'O iyileşecek..' dedim fısıltıyla.
'Hilal' Yıldız'ın aglamaktan çatallaşmış sesi kulaklarıma doluyordu.
'İyileşecek..'
'Hilal o iyileşemez, çünkü o öldü!'
....
'Hayır... Hayır!' Yattığım yerden nefes nefese kalkarken nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Bağırarak yerimden fırladığım için, kolumda ki serum hızla çıkmış yere çarpmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...