Yazardan
Gözlerini hafifçe araladığında, Leon'un çıplak göğüsü görüş alanına girmişti Hilal'in. Leon'u rahatsız etmeden yavaşça doğrulmaya çalıştı. Bütün gece koltukta uyuyup, kalmışlardı. Sabaha karşı Leon'un odasına gelselerde Hilal'in boynu tutulmuş gibi görünüyordu. Eliyle hafifçe boynuna masaj yaparken, üzerinde ki Leon'un t-shirtünün eteklerini çekiştirdi aşağı doğru. Göz ucuyla saate baktığında çoktan öğlen olduğunu farketmişti. Leon'un üzerini örtmek için, yatağın kenarında sarkan pikeyi aldığında, boşta kalan eli istemsizce Leon'un karnında ki yara izinin üzerine gitmişti. Derin bir çekerken, elinde ki pikeyi yavaşça örttü.
Bacaklarını yataktan sarkıtıp ayağa kalktığında bir an beline ve karnına saplanan sızı yüzünden yürüyemeyeceğini düşünse de toparlanması uzun sürmedi. Bir şey yemeli, sonra da ilaçlarını almalıydı. Midesinin çalkalandığını hissettiğinde, adımlarını hızlandırıp lavaboya ulaştı.
'Hilal?' bir kaç dakika sonra arkasından gelen uykulu Leon'un sesiyle eğildiği lavabodan başını kaldırdı. Kusmaya çalışsa da başaramamıştı, ama midesinin hala bulunmaya devam etmesi gözlerini yaşartmıştı. Çatallaşan sesi ile 'Efendim..' diyebildi.
'Gelebilir miyim?' diye sordu bu sefer. Biraz önceye göre sesi biraz daha açılmış gibiydi. 'Gerek yok... Git yat sen, uyandırdım senide...' dedi Hilal küçük bir çocuk edasıyla. Konuşurken alt dudağı titremişti, şu an resmen ağlayabilirdi.
'Güzelim, saçmalama açıyorum bak kapıyı...' dedi Leon, ancak bir cevap almadan kapıyı araladı. 'İyi misin sen?' diye sordu gözlerini Hilal'in üzerinde gezdirirken. Bir elini beline koymuş, bir eli ile musluktan akan suyu yüzüne ve boynuna sürüyordu.
'İyiyim...' desede yorgun sesi ile Leon'u inandırmak için yeterli olmamıştı. Kıpkırmızı olmuş gözleri ile Leon'a bakarken kenarda duran havluyu aldı ve yüzünü sildi.
'Benimki de soru! Ağrın mı var? Hadi gel seni yatağa götüreyim.' diyip Hilal'in yanına ulaştı Leon. Elini Hilal'in eli üzerinde beline yerleştirirken, destek olmak ister gibi kavradı bir kolunu ve belini.
'Leon iyiyim ben. Hadi aşağı inelim, kahvaltı yapalım...'
'Bak eğer kendini kötü hissediyorsan...' diye sordu temkinli bir ses ile.
'Kendimi kötü falan hissetmiyorum. Ayrıca şu panik hallerini bırak ne olursun. Sabah bulantıları işte... Dün geceyle bir alakası yok.' dedi kıpkırmızı olurken. Leon yüzüne muzip bir ifade yerleştirip, Hilal'e bakarken Hilal karşılık vermeyip kendini Leon'un ellerinden kurtardı ve yürümeye başladı. Yanından geçtiğinde Leon üstelemeyerek arkasından yürüdü.
Odanın önünde durduğunda Leon'da onunla beraber durmuştu. 'Sen aşağı in ben üzerimi değiştirip geleceğim...' dedi Hilal. Leon başını sallarken Hilal odaya girdi.
....
'Yumurtanı yememişsin... Beğenmedin mi yoksa?' diye sordu Leon. Hilal üzerini değiştirip aşağı inmişti ama kahvaltıyı Leon hazırlamak istemişti. Hilal'de büyük bir zevkle kabul edip onu kahvaltıyı hazırlayana kadar izlemişti. Kendisini daha iyi hissediyordu. En azından bulantısı geçmişti.
'Beğenmez olur muyum? Hepsini çok beğendim, ellerine sağlık. Ama karnım çoktan doydu.' dedi Hilal gülümserken. Leon'da gülümseyerek karşılık verdiğinde, masaya oturmadan önce yanına aldığı ilaçları Hilal'e uzattı.
'Resmen anne gibi peşinde dolaşıyorum...' dudakları arasından dökülen bu cümle ikisinde de bir şok etkisi bırakmıştı. Leon içinden kendine lanetler okusada tutamamıştı dilini. Yüzlerinde ki gülümseme, yavaşça solarken Hilal başını eğip önünde ki ilaçlarla oyalanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...