Yazardan
'Hilal...' Selin'in dümdüz sesi kulaklarına ulaşmıştı. Islak saçlarını savurarak üzerinde ki ince şala sımsıkı sarılan Selin karşısında ki dehşetle bakan mavi gözlere verecek bir tepki bulamazken, öylece bakakaldilar.
İki kız kardeşin bakışları arasında geçen duygular zamana karışırken, Hilal bir tepki vermesi gerektiğinin biliyordu. Selin'i burda görmesi yeterince şaşırtıcıyken, bunca saat Leon'a ulaşamaması aklına pek parlak fikirler getirmiyordu. Ancak hemen sonra aklına getirdiği o saçma sapan şeyler için kendine kızıyordu. Leon asla böyle bir şey yapmazdı.
'Ne işin var senin burada?' diye sordu kendisini toparladığında. 'Leon nerede?' Selin ela gözlerini kocaman açarken olanları düşündü. Selim'in kutlaması olduğunu, ortak arkadaşları sayesinde çok kolay öğrenmişti.
Kutlamayı öğrendikten sonra, Leon'un geleceğinden emin olduğu için Selin'de o mekana gitmişti. Bütün gece gözü Leon'un üzerindeyken, Hilal'in nerede olduğunu merak edip durmuştu. Biliyordu ki karşısında bu anlam veremediği hisler beslediği adam, Hilal'i canından öte seviyordu. Hilal'in duygularının tam olarak böyle olduğunu bildiği için, bir adım dahi atmıyordu, atamıyordu. Onları gördüğü anda üzerinde hiç hissetmediği kadar büyük bir yük hissediyordu. Ancak, daha önce aşkı tatmamış birisi, böyle hislerin farkına vardığı vakit, aşk diye yorumlardı. Ama Selin için bu farklıydı, ulaşamayacağı birşeye aşık olmayacak bir kızdı Selin. Evet belki aşk bizim kararlarımız doğrultusunda olmazdı ama, ondan uzak olmak ve onun başkasına ait olduğunu bilmek senin için hicbir umut oluşturmazdı.
Selin'in gece boyunca dikkatini çeken bir şey olmuştu ki Leon, tek bardak içki dahi içmemişti. Selim ve Mehmet çoktan kafayı bulurken, arada bir Leon'u içmek zorladıkları gözlerden kaçmıyordu. Ama gecenin sonunda uzaktan izlediği masada bir iddia konusunun geçtiğinin farkına varmıştı Selin. Hemen sonra Leon'un bir şişe viskiyi tek başına içmesi, düşüncelerini kanıtlar tarzdaydı.
Mekandan ayrılma vakitleri geldiğinde neredeyse herkes sallanacak kadar sarhoş olmuştu. Selin, barmenin yardımıyla Mehmet ve Selim'i bir taksiye bindirirken Leon'u da arabasına yerleştirmişti. Hemen sonra Leon'u eve getirmişti ki, bir süre anahtar aramalarından dolayı ikiside sırılsıklam olmuştu. Zaten eve girer girmez Leon, sızıp kalmıştı salonda ki kanepenin üzerinde. Selin, yağmurda ıslanmanın etkisiyle tir tir titremiş, askılıkta bulduğu şalı Hilal'in olduğunu düşünerek üzerine almıştı. Çok geçmeden de kapı çalmış, Hilal gelmişti.
'Leon, kutlamadan pek gelebilecek gibi değildi, onu ben getirdim.' dedi Selin dümdüz sesi ile. Hilal kaşlarını çatarken, içeri doğru bir adım attı. Selin'in kutlama da ne işi olduğunu düşünüyordu, bütün vücuduna minik iğneler batıyormuş gibi hissetmesine engel olamıyordu bir türlü. 'Çok sarhoş olmuştu ve araba sürmesinin doğru olmayacağını düşündüm. Sana haber verecektim ancak, telefonumun sarjı bitmişti.' dedi Selin, Hilal'in aklında ki bütün soruları tek tek cevaplarken. Hilal derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışsa da yine de hissettiği kıskançlığı def edememişti üzerinden.
Selin'in bu anlattıklarına belki asla inanmayacak olsa da, Leon gibi birisini sırf bir yanlış anlaşılma yüzünden suçlayacak bir insan değildi Hilal. Selin'e inanmak istemesi, sadece Leon'a duyduğu güvenden geçiyordu. Selin'i yok sayıp salona doğru ilerlemeye başladığında, kanepede kıvrılmış uyuyan Leon, odanın içinde yayılan alkol kokusundan belli olduğu üzere gerçekten çok fazla sarhoştu. Hilal yüzünü buruştururken, kanepenin başına ulaştı ve bir eliyle Leon'un yüzünü okşadı yavaşça. 'Leon...' diye fısıldadı. Onu izleyen Selin'e hiç bir tepki vermezken. Leon kimsenin anlamadığı bir şekilde mırıldandıktan sonra, başını yastığa daha da gömerek uyumaya devam etti. Normalde en ufak seste uyuyanan Leon, içkinin etkisiyle uyanmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
FanfictionRuhunda ki tüm yaralara rağmen sevebilen insanlar cesur insanlardır. Karanlığın içinde kalsalarda, kendilerini aydınlatamadıklarını düşündükleri anda, hayat onlara asıl ışığın kendilerini olduğunu gösterir. Belki acıtarak, belki kanatarak. Belki de...