ฯSekizinci Bölüm-Sınır

2.8K 114 45
                                    

Sevmek nedir bilir misin? 
Bir şeyler tutuşur yüreğinde kıpır kıpır 
Bütün benliğini sarar, ısıtır. 
Her gülüşte yeniden doğarsın 
Ve bin kere ölürsün her iç çekişte 
Nasıl anlatsam bilmem ki. 
Yani 'sevmek' işte. 
Duymak nedir bilir misin? 
Duymak, ama anlatamamak 
Çemberini kıramamak kelimelerin. 
Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek 
'Seviyorum' diyememek 
Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?

-Ümit Yaşar Oğuzcan

Hilal'den

Dudaklarımın üzerinde hissettiğim sıcaklığın bütün vücuduma bir zehir gibi yayıldığını hissetmiştim. Koray'ın beni öpme düşüncesi beni korkuturken bunu Leon'un yapması sadece midemde ki kelebeklerin havalanmasına ve benim nefessiz kalacak kadar heyecanlanmama sebep olmuştu. O farklıydı. Bana kötü hissettirmesi gereken durum sanki yaşamak için ihtiyacım olan tek şeymiş gibi hissettirmeye başlamıştı. Nefessiz kalan bir insanın dakikalar sonra oksijene kavuşması gibi hissettiriyordu. Oksijen önce dudaklarını ve boğazını kısa süre yaktıktan sonra ciğerlerine ulaşıp o insana tekrar yaşamayı bahşediyordu. Leon'un beni öpmesi de böyleydi. Bana tekrar nefes almayı vaat ediyordu. Bana tekrar yaşamam gerektiğini hatırlatıyordu.

Dudaklarım hafif aralanmış bir şekilde Leon'un dudakları arasındayken gözlerimi sıkıca yummuştum. Ne yapıyordum? Leon dudaklarımın üzerinde kendi dudaklarını yavaşça hareket ettirdiğinde şaşkınlığım bir ok gibi kalbime saplanıp acıya dönüşmüştü. Annemin 'babana iyi bak, onun bir çocuktan farkı yoktur' dediğini duyar gibi olmuştum. Ölmeden önceki son sözleriydi bunlar... Gerçek suratıma bir tokat gibi çarparken ellerimi kaldırdım ve Leon'un omuzuna koyup onu ittirdim.

Gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum. Leon'un dudakları benden ayrıldığında koyulaşmış kehribarlarıyla bana bakıyor olması kendimi toparlamama hiçte yardımcı olmuyordu.

'Sen böyle bir şeyi yapmaya nasıl cesaret edersin?' titreyen dizlerimle bir adım gerilesemde gözlerimi gözlerinden ayırmadan konuşuyordum. Sesim çatallaşmış bir şekilde kulaklarıma ulaştığında kendi acizliğime üzüldüm.

Elini kaldırdı ve bana dokunmak için bir adım attı. Ben kendimi sağa doğru çekerken gözlerinde ki hayal kırıklığını ayırt edebilmiştim. Can yakıcıydı. 'Hilal' yalvaran gibi çıkan sesi şu an yüzüme yerleştirdiğim maskeyi her an düşürebilirdi.

'Sen beni nasıl bir durumun içine soktuğunun farkında mısın?' sesim kendimden beklemediğim kadar yüksek çıkmıştı. 'Benim ne duruma düştüğüm hakkında en ufak bir fikrin bile yok' daha çok iç hesaplaşmamı sesli bir şekilde yapıyor gibiydim. Kızgınlığım kendimeydi. 'Bir daha sakın bana yaklaşma, duydun mu beni sakın'

' Hilal, yalvarırım bir dinle..' Leon umutsuzlukla gözlerimin içine bakıyordu. Böyle yapması benim için en zor olanıydı. Karşı koymak, zordu.

'Seni dinlemek istemiyorum. Bundan sonra yüzünü dahi görmek istemiyorum. Uzak dur benden..'.

Yazardan

Hilal zorda olsa Leon'dan bir kaç adım uzaklaşabildiğin de kehribarlarda gördüğü kırgınlık ona her şeyi bir kenara bırakıp Leon'a sımsıkı sarılması gerektiğini söylese de yapamazdı. Olay bu değildi. Olay Koray değildi. Olay kendisiydi. Olay kendisine verdiği sözdü.

Yalnız olmak zordu. Yapayalnız olmak, hayatta ki her şeyden daha zordu. Mutluluğunuzu, acınızı, öfkenizi paylaşacağınız insanların olmaması hayat gibi kısa bir serüven için çok zordu. Kalabalığın içinde ki yalnızdı Hilal. Onun ruhu yalnızdı. Kendisine bile söyleyemediği şeyler oluyordu mesela. Bir şey canını çok yaksa, kendisine bile itiraf edemiyordu.. Kendisiyle bile dertleşemiyordu.

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin