ฯOtuz Üçüncü Bölüm-Toparlanmak

1.7K 103 126
                                    

Hikayenin altında ki duyuruyu okumanızı rica ediyorum. İyi okumalar💕

.....

Allah der ki 'Kimi benden çok seversen onu senden alırım' Ve ekler: 'Onsuz yaşayamam'  deme, seni onsuz da yaşatırım.

Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.

Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.

'Düşmem' dersin düşersin, 'Şaşmam' dersin şaşarsın.

En garibi de budur ya 'Öldüm' der,yine de yaşarsın.

Yazardan

Leon'u uyuduğuna inandıran Hilal sırtını Leon'a dönerek yaşadığı acının geçmesini diledi. Hala bir hastane odasında kaybettiklerinin üzerinden bir gün bile geçmemişken, bu dileği sadece saçmalıktan ibaret gelmeye başlamıştı. Ağlamaktan şişen gözlerini kapalı tutmak, açık tutmaktan daha kolaydı. Ancak uyumak, yaptıkları sakinleştiriciye rağmen uzak bir terimdi Hilal'e.

Sanki kalbini söküp, yerine buz parçası koymuşlardı. Acıdan başka hiçbir şey hissedemez olmuştu. Sadece acı ve vicdan azabı. Kendisini suçlaması normal miydi bilinmez, tarif edilemez bir vicdan azabı yatıyordu içinde. Hep olur ya, keşke dediğimiz anlar... Hilal'de keşke dediği anlardaydı. Tarifi yoktu yaşadığı şeyin. Yarım kalmış hissetmek, tüm acılara bedeldi çünkü. Kavuşamadan ellerinin arasından kayıp gidiyorsa beklediğin, ilacı yoktu bu yaranın.

Leon, gözlerini Hilal'in sırtına dikmişken, biraz olsun acısını hafifletmek istedi. Ancak uyuduğunu düşünerek yanına yaklaşacak cesareti kendinde bulamıyordu. Ayrıca o da yorgundu ve hiç bilmediği bu acı onunda kalbini acıtıyordu. Kendi de bu denli yaralıyken, Hilal'e bir faydasının dokunmayacağından korkuyordu.

Uyuduğunu teyit etmek amaçlı fısıltı gibi çıkan sesiyle 'Hilal.' diye mırıldandı. Hilal gözlerini daha sıkı yumarken, Leon'un uyuduğunu düşünmesini istediğinden bir tepki vermedi. Leon yavaşça cebinde ki telefonu çıkardıktan sonra, Mehmet'in numarasını tıkladı ve işin en zor kısmını ona devretmeye karar kıldı. İkinci çalıştan sonra açılan telefonunda Mehmet'in sesi bile geliyordu Hilal'in kulağına odanın sessizliğinden. Yorgun ve acı dolu bir sesle 'Mehmet.' dedi Leon.

'Uyuyor şimdi, senden bir şey isteyeceğim.' dedi güçlükle. Arada bir bakışlarını Hilal'in sırtına dikiyor, düzenli bir şekilde nefes alması hala uyuduğuna inandırıyordu Leon'u. 'Hilal için...' güçlükle yutkunduktan sonra boşta kalan elini saçlarının arasından geçirdi. Sesinin tınısını biraz daha düşürürken Hilal duyacağı şeyin kendisini üzeceğine emin olmuştu. 'Bebek odası hazırlatmıştım.' Hilal'in uyuşan vücudu acıyla kasılırken, gözyaşları tekrar gözlerine ulaşmıştı. 'Biz akşama doğru hastaneden çıkmış oluruz, eşyaları boşaltabilir misin?' diye sordu Leon. Nefes almaya çalışmak yorucu olmaya başlamıştı ikisi içinde. Hilal'in hem fiziksel hem de ruhen canının ne kadar yandığını tahmin ediyordu Leon. Elinden gelen bir şey olmaması onunda kendini suçlu hissetmesine sebep oluyordu. Oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru ilerlediğinde Mehmet'e anahtarın yerini tarif etti. 'Haber veririm.' dedikten sonra telefonu kapattı. Yüzünü tekrar Hilal'e döndüğünde dolu gözlerle kendisine bakan Hilal'i görmesi biraz önce konuştuklarını duyduğuna işaretti. Yorgun sesiyle 'Güzelim..' diye fısıldadı. 'Uyuyorsun zannediyordum.' dedi konuyu değiştirmeye çalışırken.

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin