ฯOnuncu Bölüm-Gitme

3.5K 128 95
                                    

Bazı şeyler, kötü sonlara rağmen yaşanacak kadar güzeldir.

Yüzyıllardır oynanmasına rağmen, hiçbir seyirci sahneye fırlayıp, Romeo'nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır.
Sonunda geminin batacağı bilindiği halde, Titanic filmi defalarca izlenmiştir.
''Bitecektir'' korkusuyla aşktan kaçanlar, eğer dünyaya gelmeden önce kendilerine danışılsaydı, sonunda öleceklerini bildikleri için, hiç doğmamayı seçerlerdi.
Böyle yaşanmaz...
Romeo ölmeli,
Titanic batmalı
Ve aşk
Her şeye rağmen yaşanmalı.
- Attila Şanbay

-Hilal'den

Kulaklarım uğuldarken Leon'un söylediği şeyin ağırlığı altında nasıl bir tepki vereceğimi kestirmeye çalıştım. Üzülmüş müydüm? Kendimi üzgün hissetmiyordum. Aldatılan bir kadın ne yapardı? Nasıl bir tepki verirdi? Neden tepki veremiyordum? Leon yüzüme dikkatle bakarken yüzümden geçen en ufak bir tepkiyi yakalayacak gibi duruyordu.

Gözlerini üzerime dikmiş bir cevap vermemi beklerken ben titreyen dudaklarımla söyleyecek kelimeyi seçmeye çalışıyordum. Kendimi sadece tuhaf hissediyordum. Koray'ın böyle bir insan olduğunu zaten biliyordum ama bunu insanların içinde yapıp beni küçük düşürmesi. Her şeye rağmen kabul etmiştim ben Koray'ı. Zorunda olduğum için. Şimdi bu hissettiklerim nefretten başka bir şey değildi. Babam böyle bir adamla beni evlendirmeyi göze almıştı.

Ben zaten değer görmediğimi bilen bir insandım. Ama bu gerçek bir tokat gibi suratıma çarptığında ne yapacağımı bilememiştim. Ki ben Koray'a hiç bir bir beslemediğim için yaptığı şey umrumda değildi. Sadece babam, babam Koray'ın ne mal olduğunu biliyordu ve Tüm bunlara rağmen beni onunla evlendirmek istemişti. Benim kırgınlığım onaydı. Tüm bu olanlara rağmen parmağımda ki yüzüğü çıkarmaya cesaretim yoktu. Canımı en çok bu yakıyordu.

'Bir şey söylemeyecek misin?' sesi biraz önceye göre daha sakindi. Yüzüne baktığımda gerçekten de benden bir cevap bekliyor gibiydi. Derin bir nefes alarak söyleyecek kelimeleri seçmeye çalıştım.

'Hilal, bir şey söylemeyecek misin?' bakışlarımı tekrar kaçırdığımda onunda derin bir nefes aldığını hissettim. 'Kanıtım olup olmadığını sormayacak mısın?' gözlerimiz tekrar buluştuğunda o da afallamış gibi duruyordu. Tepki vermemi bekliyordu. Bir şey dememi bekliyordu, emindim. Ama ben ne vereceğim tepkiyi ne de ağzımdan çıkacak kelimeleri seçebiliyordum. Amacı neydi bilmiyordum ama, yapmak istediği ya da yaptığı şey her neyse canımı yakıyordu.

'Kanıtın olmasa, gerçeğini bu kadar kolay öğrenebileceğim bir suçu Koray'ın üzerine atmazsın herhalde.' sesim çatallanmıştı. Aldığım nefes boğazımı yakarak güçlükle ciğerlerime değiyordu. Ama hissedemiyordum, ciğerlerimin havalandığını. Sanki bir şey vardı göğüsümün üzerinde. Nefesin bile geçmesine engel olan bir şey.

'Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?' başını daha sola sallayıp dudaklarını tekrar araladı. 'Ben asla kimseyi suçlamam. Asla.' yüzündeki sert ifade daha yumuşak bir ifadeye dönüştüğünde kehribarlarında ki şefkati görebiliyordum. Bana şefkatle bakan gözlere tek yaptığım dolu gözlerimle karşılık vermekti. 'Bak, yemin ederim benim amacım seni üzmek falan değil.' o da ne söyleyeceğini bilemez gibi bakışlarını ellerine indirdi. 'Sadece, Koray'ı tanıyorum. Onun seni üzmesine göz yummak istemiyorum.' 

Leon'un gözünde ne durumdaydım bilmiyorum. Büyük ihtimalle bunu öğrendikten sonra bile nişanı atacak cesaretimin olmaması, beni gurursuz kadın sıfatına taşıyacaktı. Bende biliyordum Koray'ın nasıl bir adam olduğunu.  Gözlerimi sıkıca yumup kalbimi yakan bu acının geçmesini istedim. Canımı yakan şey kesinlikle Koray değildi.

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin