4.BÖLÜM
Genç adam başıyla kızı onayladı ancak yerinden doğrulmamıştı. Yağmur ikisini de ıslatmaya devam ediyordu. Genç kız sessizliği bozdu.
‘Sen neden birden arkana dönmüştün?’
Genç adam dikkatle kızın gözlerine baktı. Gözleri farklı bakıyordu. Ne umudu? Sanırım genç adam yağmurun etkisiyle iyi göremez ve iyi yorumlayamaz olmuştu.
‘Ben mi? Yalnızca özür dileyecektim.’
**
İşlerin daha da garipleşmesine fırsat vermeksizin yaslanmış olduğum duvardan çekildim ve sokağa yöneldim. Kızdan ses çıkmamıştı. Yaptığımın farkına vardım. Kötü davranmıştım. Nasıl bir kıza karşı –her ne kadar garip olursa olsun- böylesine konuşabilmiştim ki? Kendim de anlam verememiştim. Bundan dolayı bir özür dilemem gerekiyordu. Ailemden aldığım terbiye bunu gerektiriyordu. Daima nazik ve kibar davranan benin, böylesine düşüncesiz davranmış olması ürkütücüydü.
**
Genç kız genç adamın bileğinden kavradı ve onu kaldırdı. Yürümeye başladılar. Yağmurun şiddeti artıyordu. Genç adam titriyordu. Genç kız ise sükûnetini koruyor ve yürümeye devam ediyordu. Bir müddet sonra durdu. Genç adama dönüp bir kez baktı ve titrediğini gördü. Bileğinden daha sıkı kavrayıp biraz ilerisindeki kulübemsi yere girmeye çalıştı. Uğraşları sonucunda içeri girebilmişlerdi. Kulübe yalnızca yarım bir adam boyundaydı. Ancak genişliği iki ya da üç kişinin rahatça uzanabileceği şekilde genişti. Genç kız kapıyı kapattı. Amacı yağmur dinene kadar burada beklemekti. Genç adamın ıslandığını görünce buraya gelmeyi akıl etmişti. Genç adamın titrediğini gördüğündeyse iyi bir karar aldığını düşünmüştü. Genç kız usulca yere oturdu ve genç adama oturması için yanından yer gösterdi. Ancak genç adam hiç iyi görünmüyordu. Dizlerini bükerek ayağa kalktı ve genç adamın kolundan tuttu. Onu yavaşça yere oturturken o da oturmuştu. Genç adam ile genç kız yan yana otururken genç adam başını genç kızın omzuna düşürdü. Bunu fark eden genç kız gözlerini şaşkınlıktan büyülterek genç adama baktı. Genç adamın uyuduğunu görünce yavaşça ona döndü ve başını alıp dizlerinin üstüne koydu.
‘Tanrım, gerçekten çirkinsin.’
Bunu söylerken parmakları genç adamın suratında geziniyordu.
‘Ve gerçekten ateşin var.’
Genç kız hafiften telaşa kapıldı. Ne yapması gerektiğini bilmediğini fark etti. Beklemeye karar verdi.
Yağmur sesi iyice artarken genç adam biraz kıpırdanmıştı. Gözlerini hafifçe araladığın genç kızın küçük gözleriyle karşılaştı. Yanan gözlerine aldırmaksızın gözlerini açık tutmayı sürdürdü.
‘Gerçekten güzelsin.’
Kelimeler güçlü çıkmıştı ağzından. Genç adamın bu sözlerine karşı genç kızdan hiç ses çıkmamıştı.
‘Hâlâ garip olan bir şey var. Eğer o serserilerin başıysan, neden benimle ilgileniyorsun. Beni yalnızca dövüp geçebilirdin.’
Genç kız sorunun tamamını duymasına karşın yine ses çıkarmamıştı.
'Peki ismin ne?'
'HyeSu.' diye yanıtladı genç kız usulca.Genç adam zorlukla kaldırdığı elini genç kızın yüzünde gezdirmeye başladı. Genç kız başta buna izin verse de sonrada genç adamın ellerini tuttu ve yana indirdi. Genç adamın zaten çok ateşi vardı. Bu hareketlerinin nedeni o olsa gerek diye düşündü.
Genç kız sessizce onu izlemeyi bırakıp genç adamın çantasına uzandı. Saat çok geç olmuştu ancak yağmur hâlâ dinmemişti. Genç adamın zatürre olmasını istemezdi.