Hyun Su hızlı adımlarla şirkete girdi. Bu ufak çaplı kaçamağından amcasına güzelce bir açıklama yapmalıydı. Hem HyunSu biliyordu ki, amcası anlardı. Ne kadar son zamanlarda garip davransa da abisi çok iyi bir insandı. HyunSu’nun çok yakın bir arkadaşı yoktu belki. Ama amcası vardı. Onunla hemen hemen her şeyini paylaşırdı. Amcasını küçüklüğünden beri çok severdi. Amcası ile son bir-iki haftadır konuşmuyordu. Konuşuyordu aslında konuşmasına ama konuştuğu rutin şeyler oluyordu.
HyunSu asansöre yönelirken amcasına son zamanlarda yaşadığı garip kızla ilgili olan gariplikleri de anlatmaya karar verdi. Asansördeyken eline baktı ve bir süre sonra elini cebinden çıkardı peçete ile silmeye başladı. Bu elimi tutmuştu, değil mi?
Genç adam amcasının kapısına yönelmeden önce sekreterin yanına vardı.
“Amcam içerde mi? İçerde ise kendisiyle görüşmem mümkün mü?”
Sekreter önündeki çirkin ama zengin adama baktı. Gülümsedi va başını salladı.
“İçeride. Girebilirsiniz. Bana HyunSu geldiğinde onu, bana sormadan içeri alabilirsin, demişti.”
HyunSu genç kıza bir kez gülümsedi ve kapıya yöneldi. Kapının kulpuna elini koydu ancak çevirmeden önce duyduğu ses, onu beklemeye ve dinlemeye teşvik etti.
“O lanet olası serseriler adamımızı kaçırdığı için verginin tamamını istisnasız yetimhanelere vermek zorundayız. Lanet olsun, yoksa yarın hapse gireriz Bay Han!”
**
Başkan Park, yeğeninin bir kız tarafından şirketten kaçırıldığının haberini anında almıştı. Kaçıran kızın kim olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.
HyeSu’nun yaramaz bir kız olduğunu küçüklüğünden hatırlyordu, ancak böylesi… Başkan Park gerçekten şaşırmıştı. Aslında tatlı bir şaşkınlıktı bu. Yeğeni belki HyeSu sayesinde biraz açılır ve normal bir bireye dönüşürdü.
“Başkan Park, ortağınız Bay Han sizi arıyor. Telefonunuza ulaşamamış. Çabuk bakmanız gerekiyormuş. Önemliymiş.”
Başkan Park, düşüncelerinden sekreterinin sesi ile uyandı.
“Tamam, teşekkür ederim. Siz geçebilirsiniz.”
Başkan Park, eline aldığı telefon ile hemen Bay Han’ı aradı.
“Başkan Park! Şükürler olsun ki lanet olası telefonunuzu açabildiniz. ”
“Bay Han, sorun ne?”
“Bugün bir grup serseri tarafından vergilerimizle ilgilenen devlet memuru kaçırılmış. Lanet olsun ki yarın vergi tahsil edilme günü ve bir gün içinde kendimize yeni adam bulma ihtimalimiz yüzde sıfır!.”
--
Bay Han şirkete hışımla girdi. Telefon görüşmesi ile bir yere varamayacaklarını anlamışlardı ve bu konuyu tartışmak üzere Başkan Park’ın odasına gidiyordu. Ne yapacağı veya yapması gerektiği hakkında düşünmeye çalışıyordu ama beyni ısrarla reddediyordu. Yaşlı adam kendini ölecekmiş gibi hissediyordu. Yaşlı beyni fazlaca çalışmak istiyor lakın, yaşlı kalp bunun olmasını istemiyor ve yaşlı adama sorun çıkartıyordu.
‘Birkaç yıl öncesinde de başımıza gelmişti! Lanet olsun, bizimle dertleri ne?!’
Bay Han hışımla bindiği asansörden hışımla çıktı. Sekreterin, odanın dışındaki masasına baktı ama sekreteri göremedi. Göremediği için de direk olarak odaya yöneldi. Kapıyı açtı ve karşısında duran feleği şaşmış adama yorgun gözlerle baktı.