Hayalini kurarken ölüp bittiğim ama yazamadığım bir bölüm... Belki bu çirkin bölüm için bana kızacaksınız ama... İnan bekleyince daha da kötüleşir.
Bu arada pis Koreli bir senarist olsam bu bölümü final yapardım. Ama iyi ki değilim, değil mi? XD
Fazla saçmalamadan son suçlu falanlı filanlı bölümü bırakıyorum. Biraz da kawaii bölüm gelsin ama, değil mi? Böyle midemizde kelebekler uçuşsun falan. wlfkw
Keyifli okumalar!
“Alo, Min. Arka kapıdan bizi alabilir misin? Evet, üç kişiyiz ve bir de paketimiz var. Tamam, bekliyoruz.”
HyeSu elini beline koydu ve sağına döndü. Rob’a baktı. Ardından soluna döndü. HyunSu’ya baktı. Son olarak önüne döndü ve bakışlarını ayakucundaki koca koliye dikti.
‘Bu kolide ölmez, değil mi?’ Kurbağanın aklı birçok şeyle meşguldü. Ama en çok düşündüğü, kolinin içindeki adamdı. ‘Umarım ölmez.’
Bir evin arkasında dikilmişler ve içeriden birisini bekliyorlardı. Min, HyeSu’nun polis arkadaşı.
--
“Ee, Min. Bize yardım edecek misin? Elimizde kanıtımız var. Hem de üç tane. İlki paket, ikincisi ses kayıtları, üçüncüsü yanımda beyefendi. Hatta yanımızda olmayan daha birçok kanıt var.”
“HyeSu-ya, zaten dediğin gerçekse çabucak ortaya çıkacaktır. Ancak ses kayıtlarını birlikte kontrol etmeliyiz. Her şey tam olmalı ki, bir kaçış yolu kalmasın.”
HyeSu gülümsedi. “Bir ricam var. Bu adamı getiren kişinin biz olduğu bilinmemeli. Yoksa biz de adam kaçırmaktan ceza yeriz, biliyorsun.”
Min dişlerini göstererek sırıttı ve kafasını salladı. HyeSu’yu ele veremezdi, çünkü HyeSu’nun kendisi üzerinde çok büyük emekleri vardı. Ayrıca haksızlığa tahammül edemezdi ve kısa süredir olayları bilmesine karşın içini bir nefret kaplamıştı.
“O zaman gelin önce ses kayıtlarını dinleyelim.”
Üçü birden yavaş adımlarla, yürüyen Min’i takip etmeye başladılar. Bir çalışma odasına girdiler. Hye Su’nun Min’e taşıyıcı belleği uzatması ile Min’in onu açması çok bir vakitlerini almamıştı.
“Sessiz olun, işte başlıyor.”
Hepsi seslere odaklanmışken Hyunsu dinleyip dinlememekte kararsızdı. Tekrar dinlemek istemiyorum. Ama yanlış duyup duymadığımı kontrol etmek istiyorum.
**
[“Başkan Park, ortağınız Bay Han sizi arıyor. Telefonunuza ulaşamamış. Çabuk bakmanız gerekiyormuş. Önemliymiş.”
“Tamam, teşekkür ederim. Siz geçebilirsiniz.”
“Bay Han, sorun ne?”
--
“O lanet olası serseriler adamımızı kaçırdığı için verginin tamamını istisnasız yetimhanelere vermek zorundayız. Lanet olsun, yoksa yarın hapse gireriz Bay Han!”]
HyeSu olduğu yerde sırıttı. Ukala ya da bencilce bir sırıtış değildi bu. Yalnızca fazlasıyla sitemli.
[“Otur, kaybedecek vaktimiz yok.”
“İki yıl önce de başıma geldi. Bundan dolayı güçlenmek üzere sizin ile ittifak yapmıştım.”
“İki yıl önce de başınıza geldiğinden haberdar olalı neredeyse yarım saat oldu. Bunu bana neden önce söylemediniz? Söyleseydiniz belli hazırlıklarımız olurdu.”