TD~12

420 29 7
                                    

Kolundan tutarak peşinden narince sürüklediği kız ile nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Karanlık sokakları delip geçerken genç kız artık durmaları gerektiğini düşündü. Kızgındı. Kızgındı kızgın olmasına karşın ancak daha çok şaşkındı. Yürümeyi bırakmayı denedi. Bu yalnızca tökezlemesine sebep olmuştu. Her tökezlediğinde kolunu tutan güçlü adam ona dönüp bakmış ve bir sorun yoksa devam etmişti. Genç kız bir kez daha direnmeyi denedi. Bu denemesi ile tökezlememiş, dizleri yere değmişti. Altına giydiği ince, bacaklarını saran pantolon yırtılmış olmalıydı.

Genç adam durumu fark eder etmez durmuş ve şaşkın gözlerle geri dönmüştü. Kolunu tuttuğu genç kız düşmüştü. Hemen dizlerinin üstüne eğilmiş ve dizini kontrol etmek istemişti. Genç kız buna izin vermemişti. Kolunu güçlü adamın kollarından çekmiş ve sinirli bakışlarını genç adamda bekletmeye başlamıştı. Onu neden sürüklüyordu ki? Onlarla konuşması gerekiyordu. Oradaki it heriflerle konuşması gerekiyordu. Fakat bu adam dizinin acımasına ve olayların karışmasına sebep olmuştu.

Genç adam bir kez daha hamle yapmıştı. Genç kızın dizlerine bakmak için. Genç kızın, üzerinde tuttuğu o sinirli bakışları umursamak istemiyordu. Çünkü doğru olanı yapmıştı. Gencecik bir kızın orada mahvolmasına izin veremezdi zaten. Genç kızın bakışlarına inat, gözlerine bir gülümseme yerleştirdi. Genç kızı hareketlendirip arkasının üstüne oturttu. Dizini öne doğru çıkartırken kızdan ses gelmiyordu. Genç adam dizi görür görmez başı dönmüştü. Kan vardı. Çok fazlaydı. Yalnızca dizleri yer ile buluştu. Neden bu kadar kırmızı? Kendini zorlayarak yaraya baktı.

“Mendilin var mı?”

“Yok.”

“Ciddi soruyorum. Normal bir şekilde cevap verebilir misin?”

“Olsa verirdim zaten. Benim dizim sonuçta, senin değil.”

Genç adam biraz düşündükten sonra aklındakinin en doğru seçenek olduğuna karar verdi. Yerinden hafifçe doğruldu ve etrafına baktı. Nerede olduklarını kestirmeye çalıştı. Nerede olduklarını tam olarak olmasa da biliyordu, daha da önemlisi nereye gidebileceğinden haberi vardı. Dizlerini kırarak eğildi ve kızın sırtına bir elini, bacaklarına bir elini yerleştirdi.

Genç kız, adamın hareketinden ne yapmaya çalıştığını fark etmişti. Fark etmesi ile adamın suratına bir yumruk attı.  Genç adam suratını buruştursa da etkilenmemişti. Kızı kollarına tam olarak yerleştirdiğinde doğruldu. Ancak doğrulmasıyla genç kızın kendini, kollarından atması bir olmuştu.

“Ah.”

Genç kız kendini atmasına atmıştı ama unuttuğu şey diziydi. Biraz önce düştüğü yerde yalnızca taşlar dizini parçalaşmıştı ama sonraki düştüğü yerde cam kırıkları vardı.

“Tanrım!”

Düşüncesizce hareketi bacaklarının da dizi gibi olmasına mâl olmuştu. Hatta yalnızca dizi gibi olmamış, aynı zamanda cam parçaları tenine girmişti. Ancak başka ne yapabilirdi ki? Uzun süre düşünüp kendine anca cesaretini topladığı bir gün, bir yabancı gelip planını alt üst etmişti. Onlarla konuşmalıydım.

Genç adam yine eğilmişti. Streç tayt şeklindeki pantolunu yukarı sıvamayı denedi. Yaraların olduğunu cam parçalarından fark etmişti ancak pantolon yukarı çıkmıyordu. Bunun üstüne loş sokak ışığının aydınlığı altında genç adam, pantolonun alt kısmını yırtmak zorunda kaldı.

“Baş belası olduğunu biliyor musun?”

**

Joon hızla serserilerin arasına dalmış ve iri vücudu ile kızın serserilerin görüş açısından çıkmasını sağlamıştı. Kollarını iki yana, geri doğru açarken birisini, değer verdiği birisini, koruyor gibi bir görüntü veriyordu.

TASARIM DEFTERİ (디자인 책)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin