Kendimce haklı olduğum sebeplerden dolayı yayınlamaya ara vermiştim. Geç kaldığımdan dolayı öncelikle takip eden herkes özür diliyorum. İkinci olarak, bundan sonra böyle bir durum olacak olursa size haber vereceğim. Ah, son olarak; bana sitem eden mesajlar atmanızdan rahatsız olmam ancak lütfen mesajlarda kullandığını kelimelere dikkat edin. Küfürden gerçekten hoşlanmıyorum. İyi okumalar. Desteklerinizi üzerimden çekmeyin!
Her insanın içinde bir ekmek kırıntısı kadar dahi olsa sevgi vardır. Az olması, yok olduğunu göstermez. Hem, ekmek kırıntıları değerli değil midir? Değerlidir. Hem de fazlaca.
Her insan, içindeki ufacık dahi olan sevgi parçasını birilerine göstermek ister. Birileri ile paylaşmak ve o sevgiyi daha da çoğaltmak. Ancak bu her zaman için kolay değildir. Sevgini paylaşabileceğin birini bulamadığın zaman sevgini saklarsın. Sevgini saklamak için kullandığın yer bazen gözlerinden alınabilecek soğuk esintiler iken, bazen de yalnızca boş vermişliktir.
Sevgisini paylaşamayan insan, sevgisini varlığını unutur. Ancak bir zaman gelir, sevgi saklandığı yerden çıkmak ister. Çıkmak istedikçe daha da çok baskı yapar sahibine. Sahibi kararsız kalır. Ya tanımadığı biriyle dahi olsa sevgisini paylaşacaktır ya da o sevgiyi olanca gücüyle yeniden bastırıp, kendini soğuk duvarlar arasına itecektir.
**
Joon önünde olanca iştahıyla yemek yiyen genç kıza baktı. Bir yandan yemeğini yiyen Hye Su, bir yandan da elindeki telefonu kurcalıyordu. Joon ise yalnızca izliyordu. Bir süre sonra elindeki telefonu Joon’a çeviren HyeSu konuşmaya başladı.
“Kore Cumhuriyeti Anayasasının 178. Maddesine göre; geliri … miktarı geçen şirketler, belirtilen şartlara uygun olarak, devlete vermeleri gereken vergi yerine, sorumlu oldukları bölgelerdeki yetimhanelere yardımda bulunacaklar ve bu her ay resmi görevliler tarafından kontrol edilecektir.”
Joon birden gözlerini irileştirdi ve devam etmesi için Hye Su’ya başıyla onay verdi.
“Babamın şirketi de bu statüye giriyor. Kazancının vergi olacak kısmını yetimhanelerin ihtiyaçlarını karşılamak yolu ile vermesi gerekiyor. Aynı zamanda bunun her ay düzenli olarak resmi görevli olarak kontrol edilmesi de gerekiyor.”
Hye Su elindeki telefonun ekranını kendine çevirdi, son bir kez baktıktan sonra masanın üstüne bıraktı. Ağzına aldığı birkaç lokmanın ardından kaldığı yerden devam etti.
“Anladığın üzere babam bunu vermiyor. Resmi görevliyi soracak olursan, o da babamın ortaklarından biri. Devletten aldığı paraya burun kıvıran şerefsiz, babamın vermediği veya az verdiği vergiyi bildirmiyor ve babamın kendisine kalan parayı aralarında paylaşıyorlar. Şerefsiz.”
Joon birkaç derin nefes aldı. Gözlerini kapattı ve sessizce, devam etmesini söyledi.
“Bazı yetimhanenin müdürleri bunun farkındaydı ama bazıları haklarını arama yoluna gitti. Elbette başarısız oldular. Karşılarında dünya devi bir markanın sahibi ve bazı şerefsiz güya devlet adamı olan itler duruyordu. O ayaklanan müdürler ve müdireler, babam denen herifin arkasındaki kişiler tarafından yerinden edildi. ”
Joon yumruğunu sıktı. İçinden savurduğu küfürlerle gözlerini daha da yumdu. Tekrar sessizce söyledi, devam et.
“…”
HyeSu sustu. O da sinirliydi. Nasıl sinirli olmasındı ki?
Joon yumruğunu masaya geçirirken seslice bir küfür etti. HyeSu’ya baktı. HyeSu da onun kadar hiddetli görünüyordu. Adeta gözlerinden iğneler yayılıyordu etrafa.