Bölüm 8

91.9K 6.9K 1.6K
                                    

           

Boğazımdaki bitmek tükenmek bilmeyen hıçkırıklar, gözümden akan yaşlarla bir olup gidiyordu. Kim olduğumu ve gerçekten neden burada olduğumu aslında bilmediğimi fark etmiştim. Annem bana bir sebepten yalan söylemişti ve bunu ruhumun kabul edemeyeceğini biliyordum. Telefonun ekranı sadece boğuk bir ışığa dönüşene kadar ağladım. Buraya alışabilirdim, iyi kötü alışıyordum da. Ancak olanları bir türlü anlayamıyordum.

Sen güçlüsün, dedim kendi kendime. Ağlama ve güçlü ol. Oturduğum yataktan ayağa kalkıp lavaboya gittim. Gözlerim şişmişti ve beyaz kısımları artık kan kırmızıydı. Suyu açıp yüzüme tuttum. Yüzüme çarpan soğuk su içimdeki alevi söndüremese de sakinleşmemi sağlıyordu.

Bana kimse bir şey söylemiyorsa, ben bulacaktım. Madem öyle burada asıl benliğimi bulmak için çalışacaktım, sorduğum soruların cevapları elbet bir gün karşıma çıkacaktı.

Odaya döndüğümde gözlerimin normale dönmesi için biraz uzanıp bekledim. Fazla yalnız hissediyordum, annem bana yalan söylemişti ve ben tek başıma orada öyle uzanıyordum. Bahçedekilerin sesi az da olsa kulağıma geliyordu. Ben gerçekten buraya ait miydim?

Kapının açılmasıyla gözlerimi kapattım, bu halde görülmek istemiyordum.

"Melodi? Daha yeni öğlen oldu uyuyor musun yoksa?" Gelen Elif'ti ve bir şeylerle uğraşıyor gibiydi. Odada takırtılar vardı.

Gözlerimi açmadım, açmak istemedim. "Hayır, sadece biraz yoruldum, Mert'le dövüştük ya."

Bir kaç saniye durdu ve üzerime bir şey fırlattı. "Duşa gir duşa." Sonra ayak seslerinden yanıma geldiğini anladım. "Melodi göz kapakların birbirine yapışmış sanki, yoksa sen ağladın mı?"

"Hayır. Ağlamadım, nereden çıkardın?" Kurcalamayıp sadece gitsin istiyordum.

Yatağıma oturdu ve elini kolumun üstüne koydu. "Melodi gerçekten iyi görünmüyorsun. Aç gözlerini bir bakayım sana. Korkutuyorsun."

Yavaşça gözlerimi araladım, önce hafifçe bir ışık süzüldü görüş alanımdan içeriye. Sonra Elif'in siluetini gördüm. Netleşebilmesi için birkaç kez gözlerimi kırptım. Utanıyordum, fazlasıyla güçsüz görünüyor olmalıydım. Kolyem hala boynumdaydı, annemin beni korumak için taktığı kolye...

"Melodi, anlat lütfen. Ne oldu, seni bu kadar üzen ne?" Sesi temkinliydi, sanki ormanda bir ceylan görmüş de kaçırmadan yaklaşmaya çalışıyormuş gibi.

"Ailevi," dedim. Sorunlarımla başka insanları boğmamalıydım, tek başıma ilgilenebilirdim.

"Melodi, mutluluk paylaştıkça çoğalır, acı ise azalır. Hadi ama. Hadi kalk konuş benimle. Eğer istemiyorsan bir daha sormayacağım tamam ama şunu bilmeni istiyorum. Yüküne ortak olabilirim, içine dert olan bu yükü tek başına kaldırmak zorunda değilsin." Bunları söylediği sırada bir yandan da kolumu okşuyordu.

Gözlerim onunkini buldu, kaşları onun da üzüldüğünü belli eder halde düz bir çizgi almıştı. Gözlerindeki bakış merhamet doluydu. "Elif," dedim. Sesim kısılmıştı ağlamaktan. "Annemin geldiği soyda bir gölge varmış." Durup yüzünü inceledim, şaşırmıştı ama ne demesi gerektiğini bilemiyordu. "Ve annem benden gerçekten bir şeyler saklıyor."

Gözlerim yine yaşlarla dolmuştu, ağlamamalıydım ama bunları sesli söylemek yine kötü olmama sebep oluyordu. Elif de benim üzülmeme üzülüyordu, görebiliyordum bunu.

"Bir sebebi vardır." dedi beni sakinleştirmek için. "Mutlaka bir sebebi vardır. O senin annen."

"Biliyorum ama benden neden her şeyi saklıyor ki? Bana hat çekmiyor telefonunu götürme bile demişti. Anlamıyorum. Gölge olmaktan korkuyorum, böylece benden nefret edebilecekler."

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin