Bölüm 4

124K 6.9K 1.7K
                                    

"Derdi neydi onun?" diye homurdandı Elif yatağının üstüne kendini bırakırken. Ona kafamın içinde yankılanan sesten bahsetmiştim.

Bense tüylerimin hala ürperdiğini hissederek kollarımı birbirine kenetledim. "Bilmiyorum, onu tanıyan sensin," dedim.

"Burada kimseye bunu yapmazdı," dedi gözlerini karşısında duran kapıya dikerek. "Aslında Güç dersi dışında hiç yaptığını görmemiştim."

"Belki de bana sıcak bir karşılama yapmaya falan çalışmıştır," dedim dudaklarımın arasında gülmeye uzak bir hıçkırık sönerken. "Bana gölgenin kızı dedi, bu da ne demek?" dedim sorar bakışlarla onu incelerken.

Bakışlarını bana yöneltmedi ama düşünüyor olduğu belliydi. "Bilmiyor muydun, gölgeleri?" dedi şaşırarak. "Onlar insanın aklının en derinlerine saklanan acıları bulup, yönetebilirler. Onlar hepimizden daha güçlü çünkü hepimizin özelliğini taşıyorlar. Kılık değiştirmek nadir bir özelliktir ve bu özellik genellikle gölgelerde bulunurdu. Karıştırmış olmalı, yeteneğinden dolayı."

"Peki bu okulda bir gölge var mı?" dedim bacaklarımı kendime çekerken. Sonra kendimi sırtüstü bıraktım. "Annem bana böyle bir şeyden bahsetmemişti, tek bildiğim şekil değiştirebilme yeteneğimin olduğu, gerçi varlığından emin bile değilim."

"Hayır, onlardan birkaç yüzyıldır gören olmadı," dedi yattığı yerden bana dönerken. "Yapabildikleri şey o kadar tehlikeli ki, yeteneğin dolayısıyla gölge sanılıp tehlikeye girebilirdin. Dışarıda bu güçleri kullanmak isteyen kötü adamlar var, annen seni incitmelerinden korkmuş olmalı. Ama o kötü adamlar da en az annen kadar korkuyordur. Çünkü gölgelerin çoğu hayatını gücünü kötüye kullanan insanları yakalamaya adamıştı."

"Bilmiyorum," dedim nefesimi dışarı verirken, bir anda üstüme sorumluluklar yüklenmiş gibi hissediyordum. Beynim onları kayalara dönüştürüp omuzlarıma ağırlık yapmalarına sebep oluyordu. "Gücümü nasıl kullanacağım hakkında bir fikrim yok. Varlığını öğreneli de birkaç ay oluyor. Belki de benim aslında böyle bir gücüm yoktur, annem yanlış anlamıştır, yani illa bana geçecek değil ya?" dedim umutla. Eve dönmek istiyordum.

"Bu imkansız," dedi gözleri beni incelerken. "Dışarıdaki koruma kalkanını görmüş olmalısın. O kalkan bu okulu insanlardan koruyor, normal insanlardan."

"Ah, vay canına... Peki, Çınar hocanın gücü ne?" dedim merakıma engel olamayarak. "Ölümsüz mü?"

Kıkırdadı, gerçekten güzel bir kızdı. Örgüleri onun ruhunu bedeni kadar güçlü gösteriyor gibiydi. "Hayır, ölümsüz değil. En azından biri öldürmediği sürece değil." Sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi gökyüzünün siyahlığıyla yarışabilecek gözlerini büyüttü. "Gel de sana okulu gezdireyim, hala tam olarak görmüş sayılmazsın."

Yataktan tek hareketle kalktı ve yanımda durarak kalkmam için elini uzattı. Yorgundum, bedenim yatağın yumuşaklığına geri dönüp kendimi bırakmam için sızlıyordu. Ancak ben merakımı dinledim ve Elif'in arkasından odadan çıktım.

Elif sürekli bina hakkında bir şeyler anlatıyordu, doğu kanadında sadece odalar vardı, öğretmenlerin odaları da doğudaydı ancak bizden farklı bir konumda kalıyordu. Hole çıktığımızda giriş kapısının karşısındaki kapıdan arka bahçeye çıkabileceğimi söyledi. Batı kanadında Dövüş Sanatları, Biyoloji, Güç ve Element dersi sınıfları dışında, bir mutfak ve yemekhane bulunuyordu.

Bahçeye çıktığımızda havanın neredeyse kararmaya başlayacak olduğunu gördüm. "Saat kaç," dedim şaşırarak. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiş olmalıydım.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin