Bölüm 28

57K 4.4K 866
                                    

Vücudumda hissettiğim değişik ağrıyla gözlerimi açtım. Sanki her noktadan bedenime iğne batırıyorlarmış gibi gelen ve tek başına ince bir sızı fakat hepsi birlikte dayanılması zor bir girdap oluşturan bir ağrıydı. Açtığım gözlerimi, gördüklerimi anlayabilmek adına istemsizce birkaç kez kırptım.

Dört tarafından incecik tüller akan bir yatakta uzanıyordum. Neresi olduğunu anlamaya çalışsam da yabancı bir yerdeydim. Beynime yaşananlar hızlıca geri gelirken doğruldum. Başıma bir çuval geçirilmişti. Uzun zamandır yatakta yatıyormuşum hissi veren kas ağrısı yataktan doğrulduğum an her hücreme yayıldı. Gerçekten ne zamandır uyuyordum ben?

Ellerimle yataktan destek alarak doğruldum ve etrafa göz gezdirdim. Güzel bir odadaydım ama buna zıtlık oluşturacak şekilde beynim korku içindeydi. İçeride, hissettiklerimin tam ortasında bir boşluk oluşturacak şekilde şu kelimeler yanıp sönüyordu:

Güvende değilsin. Güvende değilsin. Güvende değilsin.Güvende değilsin. 

"Toprak!" diye seslendim içimden. O neredeydi? Benim olduğum kadar o da tehlikede olmalıydı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yataktan kalkıp dışarıya açılan kapıya yürüdüm ve tutup, kendime çekmeye çalıştım. Kilitliydi. Bu beni daha da dehşete düşürürken ne yapacağımı bilmediğim bir sinir içimi doldurup ağlamak istememe yol açıyordu. Buradan çıkmam gerekiyordu. Biri beni buraya hapsetmişti.

"Toprak!" diye seslendim tekrardan. Ya çok uzaktaysa ve beni duymuyorsa? Ya da... Bu seçeneği düşünmek istemiyordum, ona bir şey olduğunu düşünmek beni daha da paniğe sürüklüyordu. Telepati yeteneğimi geliştirmiştim, ilk zamanlardakine göre fazlasıyla ilerleme kaydetmiştim ve eğer Toprak uyanıksa beni duyabileceğini biliyordum. O halde neden cevap vermiyordu? Bunu düşünmek sanki imkanı varmış gibi içimdeki korkuyu daha da artırdı.

Açmaya çalıştığım kapıyı hiç düşünmeden yumrukladım. "Orada kimse var mı?" Sesim dehşet içindeydi ve bu beni güçsüz gösteriyordu.

Kapana kısılmışlık hissi vücudumu ele geçirmeye devam ediyordu, ayakta durmaya devam edebilmek için bacaklarımın yeteri kadar gücü kalmamıştı. İçimde kalan son enerjiyle kapıya tekrar tekrar vurmaya devam ettim. Ayaklarımın altındaki sert zemin gittikçe ısınıyor gibiydi. "Kapıyı açın!" dedim son yumruğumun ardından.

Neden bu kadar güçten düşmüştüm? Bacaklarımın artık beni taşıyamayacak hale geldiğini ancak yere düştüğümde fark edebilmiştim. Sanki bunları daha önce yaşamıştım ama her şey fazlasıyla bulanıktı.

Gözlerimi bu anlamsız yorgunluğa karşı kapatmaya direnirken ellerim kapının işlemeli üzerinde duruyordu. Hayır, bana bir şey oluyordu. Her ne oluyorsa uyumamam gerektiğini hissediyordum.

Uyursan hep burada kapana kısılmış olarak kalacaksın.

Bu ses? Beynimin içinde yankılanan bu ses çok tanıdıktı. Açık tutmak için çaba harcadığım gözlerimi bir kez daha açtım ve bu sesin sahibini aradım.

Odada tek başımaydım ve biri benimle konuşuyordu. Duyduğum sözler üzerine yere yığılmak yerine ayağa kalkmaya çalıştım. Gözlerimi bir kez kırparsam o sırada uyuyacak gibiydim.

Hafızanı siliyorlar. Hatırla. Bir haftadır buradasın.

Hafızamı mı siliyorlardı? İlk kez gördüğüm bu yerde nasıl bir haftadır bulunuyordum? Peki ya bu bir haftada kimse beni aramaya gelmemiş miydi, bunu düşünmek kendimi yorgunluğumun içerisinde bir de yalnız hissettiriyordu.

Sesin sahibini düşünmeye çalıştım, bu tanıdık sesin sahibini. Yoksa beynim bana oyun mu oynuyordu? Belki de daha önce hiç duymadığım bir sesti bu.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin