Bölüm 31

60.9K 5K 917
                                    

İki kişi olarak indiğimiz merdivenleri, üç kişi olarak çıkarken içinde bulunduğumuz tehlikeye rağmen huzurlu hissediyordum. Pek vaktimiz olmamasına karşın, kısa sürede Toprak'ı bulabilmiştik. Hatta düşündüğümden daha kısa sürmüştü... Demir merdivenler her adımımızda gıcırdarken, arkamdan Toprak, onun da arkasından Semih geliyordu. Geçmişimde bu kadar sevdiğim, abi olarak gördüğüm kişinin Toprak'la kan bağı olması garibime gidiyordu.

Biraz önce eğilerek girdiğim ahşap kapıdan yine eğilerek çıkarken arkamdan gelenlerin de çıkabilmesi için yana çekilip kapıyı açık tuttum. "Plan ne?" diye sordu Toprak. İçeriden çıkmış ve artık uzun boyunu dimdik durarak gözler önüne serebilmişti. İnsanın içine işleyen delici bakışlarını ise bu defa da abisinin üstünde kilitlemişti. Rahatsız bir halde gerindiğinde, karanlıkta göze batmayan izleri gördüm. bileklerinde ip izleri vardı. Gövdesinde ve ayak bileklerinde de olmalıydı...

Semih soruyu ben konuşamadan cevapladı. "Helikopter bizi bekliyor. Arka kapının kilidini içeriden açıp çıkabiliriz. Tekrar yukarı çıkmak zaman kaybı olur." Son cümlelerini onaylamamı ister gibi bana bakarak söylemişti. Haklıydı da, başımı salladım.

"Gidelim, burada vakit kaybetmemeliyiz." dedim mutfağa doğru ilerlerken. Bir yandan da adımlarımı sessiz atmaya çalışıyordum. Ayakkabılarımı yukarıda bırakmak yerine yanıma alsam daha iyi olacaktı her şey. Buradan çıktığımızda koşmak zorunda kalacaktık ve çıplak ayaktım.

Mutfağa girdiğimizde etrafın fazlasıyla derli toplu olduğunu gördüm. Tezgahların üzerinde ve masada hiçbir şey yoktu. İçerisi yemek kokusundan tamamen arınmış gibiydi. Belli ki ailem bir süredir burada kalmıyordu.

"Sen geldiğinde..." dedim Toprak'a bakarak. "Daha doğrusu buraya getirildiğinde evde kimse var mıydı?"

"Sadece babamın adamları." dedi çok da ilgilenmiyormuş gibi bir sesle. Sahi buranın benim evim olduğunu biliyor muydu acaba? Bunu ona daha sonra söyleyecektim, ama Toprak'tı bu. Haberi olma ihtimali, olmamasından çok daha yüksekti.

Mutfağın kapısına geldiğimde yandaki pencereden dışarı baktım. "Birazdan burada olurlar." dedim fısıltıyla. "İki dakika sonra çıkmamız daha iyi olacak. Onlar tam arka bahçeden ayrıldığı sırada biz de dışarı çıkıp koşmaya başlarız. Bu defa bahçe kapısını açmak, üstünden atlamaktan daha avantajlı olacaktır."

"Haklısın. Çıkan sesi fark edip peşimize düştüklerinde çoktan uzaklaşmış oluruz." dedi Semih beni onaylayarak. Bunun üstüne gülümsedim.

Toprak ise ifadesiz yüzünü takınmayı tercih etmişti...

Sessizce orada durup, ara ara pencerenin köşesinden bahçeye kaçamak bakışlar atarken, kendi evimde ne kadar yabancı olduğumu hissettim. Bu, üzücüydü. "Gidiyorlar." diye mırıldandım. Elimi kapının üstündeki anahtara götürmüş, gözden kayboldukları an çevirmek için hazırda bekliyordum.

"Dikkatli ol." Toprak'ın ciddi yüzüne, bu sözü üzerine kısacık bir bakış atıp gülümsedim. Dikkatli olmaktan başka seçeneğim yoktu zaten, yakalanmak istemiyorsam.

Kapının kilidini klik sesiyle açtığımda kendime doğru çektim ve arkamdakilere kısacık bir an bakış atıp bahçeye koşmaya başladım. Çimlerin üstünde büyük adımlarla ilerliyorduk ve kesinlikle bizi duyabilecekleri kadar gürültülüydük. Bahçe kapısının önüne geldiğimde ikisi de yanımdaydı ve hızlı bir hamleyle kapıyı açıp içeri doğru çektim.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin