Kısa bir şey söyleyeceğim o yüzden buraya dikkat kesilmenizi istiyorum güzel insanlar. Şuan Dgs maratonundayım bu zamana kadar yazamadığım için bekleyenlerden özür dilerim. Başladığım işi yarım bırakmayı sevmem kii böyle de bir düşüncem tabii ki yok. Ama bana kısa bir süre izin vermenizi istiyorum. 23 temmuz da sınava gireceğim. Dualarınızda bana da yer verir misiniz? Bu bölümden sonra bir dahaki bölümü sınavdan sonra ki hafta atmayı düşünüyorum. Tabii ki eski düzeninde devam edecek tahmini 60. Bölüm gibi final yapabilirim. –tahminii- kafamdaki hayalimi gerçekleştireceğim bu yüzden ikinci kitabı da yazacağım kapağını bile hazırladım. –bu ne hız azizem :D- tamam tamam susuyorum. Başta kısa bir şey demiştim değil mii? Çenem düştü ayol :D neyse bu arada bu bölüm 1K oluşumuz için teşekkürler güzellerim :* şuu alttaki yazıyı da okuyup öyle geçin bölüme sizleri seviyorum ...:*
-Şuan yaşadıklarımı unutup geçmişteki güzel olan yaşantımı buruk bir tebessümle anmak için yazıyorum. şuanda hissettiklerimi bir kenara atıp zamanında ne kadar acı çeksem de üstesinden geldiğim duygularımı unutmamak için. En çok da hayallerim için... sizi hayata bağlayan şey hayallerdir! Unutmayın imkansız diye bir şey hiçbir zaman yoktur. Her şey elinizi kalbinize koyduğunuz zaman hissettiğiniz hareketlilikten ibaret! Kalbiniz hala atıyorken peşine düşün düşlediklerinizin.-
Yanımda sıcaklığınızı hissettirin ki bende yürüdüğüm yolda düşmeyeyim. Desteğinize ihtiyacım var!
^^^
Değinmeden geçemeyeceğim hazır umutla biz böyle tam sevgili değil ama arkadaş da değil modundayken size ilk yüz yüze çıkma teklifi alışımı anlatmak istiyorum kii az gülün sonra bu kız neden böyle! Aman neyse ne... Göksu kendi okulundan Furkan diye bir çocuk ile çıkıyor bununla buluşacağı sırada geldi kapıma "kanka hadi dışarı çıkalım" dedi. Neyse bende "tamam" dedim. Meğersem bu Ata'dan ayrılmış çoktan bu çocuk üstüne kaçıncı bende bilmiyorum valla. Bana demesin mi "kanka ben biriyle çıkıyorum." Diye tabi biraz şaşırdım. Neden? Diyecekseniz bu Ata'dan ayrıldıktan sonra düzenli hiçbir ilişkisi olmadı. Neyse banane bundan şimdi. Kafamı olduğu yöne çevirip "kiminle?" diye sordum. "Furkan diye biri bizim okuldan ama çok tatlı böyle doğuştan yanakları kırmızı kırmızı hatta şimdi birazdan seninle beraber yanına gideceğiz" dediğinde gözlerimi pörtletip "Göksu manyak mısın sen? Niye başta söylemiyorsun gelmezdim seninle" dediğimde "gelmezsin diye söylemedim zaten hadi amaaa hem yanında bizim bir arkadaş var Ali sende onunla konuşursun sıkılmazsın hem" dediğinde içimden bir sabır çektim zira ben bu Ali'ler ile ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu ki o zaman hala Ali var kalbimde neyse...yolda ilerlerken bana dönüp şirin şirin "hem bu sefer çok farklı öyle hissediyorum" deyip beni yatıştırmaya çalışmıştı ki belli ki. Hadi bakalım nesi farklıysa artık... tam bizim sınıftaki Sametlerin dükkanı olan safir mobilyanın oraya geldiğimizde ileride duran iki kişiyi gösterip "bak oradalar" dediğinde o tarafa bakıp tekrar sabır dilenip "Göksu ben gidiyorum yürü kendin takıl" deyip gideceğim sırada kolumdan tutup "yaa kanka geldin buraya kadar gitme işte" dediğinde oflayıp takıldım peşine. Hayır ben o zamanlar kalbimdeki ile zaten zor mücadele ediyorum bir başkası ile uğraşacak keyfim yok. Zar zor yanlarına gidip bahsettiği gibi yanakları kırmızı olan çocuğu görür görmez anlamıştım zaten ama mağlum adettendir tanışma faslını geçtikten sonra ileri sokaklara doğru yürümeye başlamıştık. Sonra klasik Göksu hareketlerinden bana dönüp "kanka biz biraz dolaşalım sizde konuşursunuz." Dediği sırada içimden duymasını ümit ettiğim 'yapmaaa' çığlıkları atıyordum lakin o bana güle güle gitti. Evet gelelim fasülyenin faydalarına zira ben bu çocuk ile ne konuşacağımı bilmiyorum. Ayrıca ne yapıcam be tanımadığım biriyle deli mi ne! Biraz sessizce ilerledikten sonra "düz lise de okuyorsun değil mi?" diye sordu. hayır biliyorsun madem neden soruyorsun değil mi arkadaşım? Nezaketen gülümseyip "evet" dedim. Sonra tekrardan "kaçıncı sınıf?" diye sordu. hayır sanane arkadaşım ne yapacaksın kütüğüne mi alacaksın? Diyemedim zaten başıma ne geliyorsa sustuğumdan geliyor. Ah hilal ahh! "ikinci sınıf" diye tebessüm ettikten sonra solumdaki ara sokağa bakıp "şuraya oturalım mı?" diye sordum. Zira bu yollar böyle gider. Ama ben nereden bileyim böyle olacağını oturmaz olaydım keşke. Küçük olan kaldırıma oturup ben mutlu mutlu ağaçları meyveleri rüzgarda salınışlarını seyrederken yanımda ki bir anda "benimle çıkar mısın?"" dedi. What dedin gülüm? Bir dakika beyin hücrelerim sanırsam mesai saatleri dışında şuanda zira ben anlamlandıramıyorum bunun ne dediğini. Çıkar mısın dedi o? Hayır sanırım ben ağaca baktığımdan dolayı sanırım ağaca çıkmaktan bahsediyor yani umarım öyledir. Yüzümü sabit tutmaya çalışarak çocuğa doğru dönüp "efendim ne dedin?" diye sordum. Bak bu bir şans demek anlatabiliyor muyum? Kaytarabildiğin kadar kıvır lafı demek. Ama o hiç istifini bozmadan tekrardan gözümün içine baka baka "benimle çıkar mısın? Diyorum" dedi. Hay gerizekalı. Kafamı tekrar ağaca çevirip derin bir nefes aldım yüce mevlam ne güzel yaratmış. Tamam şimdi terslemeden düzgün bir dil ile derdimi anlatabilirim. Umarım yani... hala ağaçlara bakarken konuştum "şey... şuanda hayatıma kimseyi almayı düşünmüyorum açıkçası" dediğimde "tamam" dedi. Adama bak be! Ben burada yırtınayım hayatım da ilk defa yüz yüze aldığım çıkma teklifini nasıl reddedeceğimi ama kırmadan yapacağımı düşüneyim o hemencecik "tamam" desin sana bir küfür ederim var ya sülalen sana beddua eder yemin ediyorum. Ama neyse ki hanımefendi kişiliğimden taviz vermedim. Gerizekalı orangutan seni! Bir süre sonra Göksu ile tekrar buluşup gitmiştik. Bana da normali çatmaz ki Allah'ım. Sonrasında çocuk beni faceden ekleyip zaten başka birini sevdiğini sıkıntı yapmamam gerektiğini söyledi bende gayet rahat bir tavırla 'ohh be rahatladım' dedim hatta üstüne 'inşallah çıkar ve mutlu olursunuz bende zaten başka birini seviyorum' demiştim. Olaya gel be! Böylelikle konu kapanmıştı. Neyse ki şu Ali'lerden kurtulup umut ile konuşuyorum. Ahh umut demişken kalbim nasıl çarptı. Ahh benim gülüşü güzel kalbini sevdiğim adam! Nasıl tutuldum ben bu çocuğa be! Böyle konuşmaya başladığımızdan beridir benimle ilgilenişi yok mu? Beni kendine daha da çekmeye başlamıştı. Ben mert ile yakınım diye de alttan alttan uyarmaları yok mu? Kıskanç şey. Kardeşim be o benim. Ayrıca o da başka kızlarla konuşuyor yani. Ama ben bunu bir türlü anlatmıyorum o ayrı bir mevzu. Bir de sınıf arkadaşları idiler bir ara yani. Neyse canım çocuğun kıskanası gelmiş bende biraz mutlu olayım değil mi? Tabii ki kardeşimden uzak durmadım. Her tenefüs yanıma geliyordu. Bir gün yine fizik laboratuarında iken ders bitmiş ben de kitaplarımı toplarken gelmiş kapının önüne bana bakıyor. Tabii ben kafamı kaldırdığımda göz göze gelmiştik. Bakışındaki sıcaklık gülüşüne de yansımıştı. Bende tebessüm ettiğimde hemen yanıma geldi sevdiceğim. Sizir olmaya çalışarak "hep ben geliyorum yanına sen niye hiç gelmiyorsun" dediğinde bir an duraksadım. Açıkçası utanıyordum. Yani nasıl desem eski sınıfıma umuthan için gitmek ne bileyim diğerlerinin bana bakmalarındandı sanırım. Yüzümü ona döndürüp "bilmem kii hem sen geliyorsun ya zaten ayrıca ne öyle ben mi senin ayağına geleceğim yani" dediğimde "tabii geleceksin niye gelmeyesin ayrıca geldiğimde sürekli sınıfta oturuyoruz seninle doğru düzgün tek kalamıyoruz koridora çıkalım mı?" dediğinde kıpkırmızı olmuştum sanırım yine. "yok yok ben iyiyim böyle hem bak burada oturuyoruz" beni görende dersleri ayakta işlediğimizi zanneder. Büşra arkadan olaya dahil olup umuthan'a "seninle dışarı çıkmıyor mu?" diye sordu. umut da "aynen dışarı çıkaramıyorum" demişti. Büşra bana bakıp "aman o çıkmaz dışarı dur kardeşim ben sizi yalnız bırakmasını bilirim" deyip. Bir hışımla ayağa kalkmıştı. Ne yapmaya çalıştığını merak ederek takip ettim. Daha sonra nahideleri kolundan tuttuğu gibi "hadi hadi hilaller biraz yalnız kalsınlar" diyerek kızları dışarı çıkarttı. Kapıyı kapatmadan hemen önce de "ben kapıda bekliyorum siz rahat rahat konuşun" demeyi de ihmal etmemişti. Umut da "saol kardeşim" diye arkasından bağırdı. Ben mi? Ağzım bir karış açılmış olanları izliyordum. Ay ben heyecanlanırım diye çocuğun yanında yalnız kalmıyorum ama sevgili arkadaşımın yaptığına bak. Neyse... android telefonu tamirde olduğu için cebinden tuşlu telefonunu çıkartıp bir şeylere girdikten sonra bana doğru uzatıp "al oku" dedi. Bende hiç anlamamış gibi yaparak "neyi okuyayım?" diye sordum. "al oku işte senden gizlim saklım yok benim" dedi. Şimdi siz neler olduğunu bilmiyorsunuz. Hemen sizin için sevgili yazarınız özet geçiyor. Biz kızlar tam bir kurnazız aslında. Neden? Diyeceksiniz. Şimdi benim bir tane suç ortağım var. Kendisi birinci dereceden kuzenim oluyor. Evet evet! Sibel. Tam olarak belki birazcık ona şey demiş olabilirim.şey işte...biz umuthan ile konuşuyoruz da umut da seni tanımıyor hazır konuş bir bakalım seninle ne konuşucak daha sonra kuzenim olduğunu söylersin daha sonra da hilal'in haberi yok falan dersin... diye belki demiş olabilirim. Ay ne yapayım be! Merak ettim şimdi Sibel güzel kız bakalım tanımadığı biri mesaj atarsa konuşacak mı merak ettim işte. Bence gayet normal bir şey bu. Gerçi benim sevdiceğim benim amaçsız çocuk tuzaklarıma düşmeyip Sibel ile konuşmamış. Sibel de bu hareketinden dolayı onu tebrik edip 'üzmemesi' gerektiğini dile getirmiş. Canım ya nasıl da düşünür beni. Neyse ben umuthana bakıp "gerek yok ya ne okuyacağım" dediğimde "oooo şimdiden triplere de başlamışız" dedi. Gözlerimi kocaman açıp "ne alakası var ya ne tribi okutmak zorunda değilsin sonuçta senin özelin" demiştim. Laki canım ben o konuşmaları zaten biliyorum. Hani şey etme sen çok. Laf etmesin diyerek aldım elinden okuyormuş gibi yaptım. Daha sonra da gülümseyip "tamam" diyerek geri verdim. Biraz daha konuştuktan sınra zil çaldı bizimkiler içeri girmeye başladığında kalkıp kulağıma doğru "biraz da sen gel yanıma" dedi. Ay o az önce ne yaptı! Neyse... sakin ol hilal. Yalandan "tabi tabi" dedim. Tabii ki gitmeyecektim. Çıkmadan büşraya bakıp "saol karşiim tekrardan" demeyi de ihmal etmedi. Pis seni! "her zaman kardeşim ne demek" cevabını veren büşraya ölümcül bakışlarımı atarken bana "ne bee çocukla hiç çıkmıyorsun bende iyilik edeyim dedim" yüzümü buruşturup "yaa ne iyilik ben burada kalpten gideektim tüüü senin kankalığına" dediğim de "sus da dön önüne hadi" demişti. Her derstte beraber iken fizik dersinde ben önde takılıyordum. Malum inek olmak böyle oluyor. Şaka şaka derslerim iyiydi ama öyle inek tiplerden değildim.
Gün içerisinde daha doğrusu fizik dersi bitmeden bir tenefüs umut gittikten sonra hoca daha gelmeden anıl Büşra ben kader cam kenarında ayakta konuşurken anıl bir anda "umutta geçen bir kızlar konuşuyordu işte" dediğinde bir dönüşüm var Allah affetsin. Sonra bana bakarak "niye öyle bakıyorsun seninle çıkmıyor ki adam istediği ile konuşur" deyince "tamam çıkmıyor olabiliriz ama konuşuyoruz yani" demiştim yüzümü asıp. Sonra anıl bir anda "tamam tamam asma suratını şaka yapıyorum kimseyle konuşmuyor senden başka zaten çıkıyorsunuz kiminle konuşsun ki?" cevabını verdiğinde duruşumu dikleştirip "hiç de bile çıkmıyoruz biz" dedim. "ya kanka çıkıyor gibisiniz işte illa resmi olmasına gerek mi var?" dediğinde "ben gerçek bir çıkma teklifi aldığımı hatırlamıyorum kankacım yani şuanda resmi olarak çıkmıyoruz" görende bizi imam nikahımız var ama resmi olmadığı için bu tavırları falan diyecek. Tövbe tövbe ... anıl kankacığıma da alttan alttan mesaj vermiştim. Umarım en kısa zamanda gerekli mevkilere iletilir. Aslında çıkıyor gibiydik. Ama hep bu aralar en güzeli olmaz mı zaten. Sevgili desen değil arkadaş desen hiç değil bir şeyler var arada ama adı yok. O ne öyle yaa ad falan gerçi bana sorsalar ben abuziddin ya da Hüsamettin falan koyardım. Tamaaam sorry! Bende devreler attı gene. Umut ile böyle geçen 3 gün sonunda ben mert ile beraber tam müdür yardımcısı odasına gireceğim sırada umut'u görüp el işareti ile 'bir dakika' yapıp kapıdan adımımı attığımda mert çoktan içeri girmişti. İçeri de kimse olmadığını gördüğümde "içeride de kimse yok..." diyemeden dışarıdan biri beni kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.ben arkam dönük ters ters yürürken umuthan'ın olduğu her şekilde belliydi bir kere parfümünden anlamıştım ayrıca mert ve umuthan dışında kimse bana bu denli yaklaşamazdı. Her insanın sınırları olmalı. Ee mert odada olduğuna göre olsa olsa umuthandı ki niye hala bu konuyu kendi içimde tartıştığımı anlamış değildim. Neyse... beni önüme döndürüp tekrar tuttu kolumdan koridor sonuna. Hobaa! Hadi bakalım. "umut ne yapıyorsun?" dediğimde "gördüğün gibi seni koridor sonuna götürüyorum" demişti.hadi canım ciddi olamazsın! Onu bende görüyorum sevdiceğim. Sarı saçlım kahverengi gözlüm. Gerçi saçları da açıcı ile açılmış ama olsun. Pencerenin önüne geldiğimiz de gözlerimin içine baka baka "sana bir şey söyleyeceğim" demişti. Gayet rahat bir tavır ile "tamam söyle bakalım"dedim. Ama umuthan öyle bir bakmaya başladı ki söylemekte zorlanıyor gibi hatta ara ara gülmeler de eklenince ne demek istediğini anlamıştım. Oh my ALLAH! Beklenen teklif mi yoksa? Yoo yooo cesaretli sevdiceğim ben şuan onu kaldırabileceğimi zannetmiyorum. O gülünce ister istemez bende gülmeye başlamıştım. Sanırım anladığımı da anlamıştı. Ondan bu tavırları. Hafif yanakları çook ama çook kızardı. Sonra bana bakarak hem gülüp hem de tane tane "benimle" dediğinde kafamı hafifçe aşağı indirdim adeta kıvranıyorum burada söyle diye! Dayanamayıp "evet" dediğimde "çıkar mısın?" dedi. En sonunda da "oh bee" demeyi ihmal etmedi. Garibim ne çektiii bee! Asıl şimdi çekecekti. Çünkü ben cevabımı daha vermemiştim...
^^^
eveettt merhaba güzellerim. bu bölüm bugün 1K olduğumuzu gördüğümde heyecanımdan hemencecik yazdığım bir bölüm :) nasıl teşekkür etsem az sizlere söz veriyorum elimden geleni hatta daha iyisini yapmaya çalışacağım... yeterki destek olun... umarım beğenmişsinizdir. bu arada tam 2017 kelime :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#HİSSİZ VEDA#
Teen FictionVedalar canını sıkmasın, Yine buluşabilmek için Bir 'hoşçakal' gereklidir. Richard Back Sahi? Hangisi daha zor? Gitmek mi? Kalmak mı?... ### Her yazarın kalemini dokundurduğu kağıtta bir parç...