merhabalar güzellerim :D saat olarak geç bir bölüm geldi ama beğeneceğinizi düşünüyorum ya da bilmiyorum umarım beğenirsiniz :D neyse çok uzatmadan yeni bölüm ile baş başa bırakıyorum sizi :*
^^^
Yanımdaki umuthan'a bakıp "yaa bir kere versen de taksak ölmezsin ya" diyerek kedi gibi bakmaya çalışıyordum ama sanırım kediden daha çok türü bulunmamış bir hayvana benziyordum. Umuthan bıkmış bir şekilde bana bakıp "ya hilal ne yapıcaksın niye sürekli istiyorsun sürekli?" sanki bildiğim bir matematik sorusuyla karşılaşmış bir ifade ile umuthan'a bakıp "ya anlamadım valla sadece çok güzel kokuyor. Herkese veriyorsun bana da ver işte" umuthan tuhaf bir tavır içine girip "ha o benim kendi kokum" what dedin gülüm? Bildiğin yumoş kokusu be! Kendi kokusuymuş. Kafamı hızlı hızlı sallayıp "yav he hee ondan hadi ver de takayım" umut şapkasını daha da bir kendine çekip "vermiyorum " deyince bende devreler attı. "tamam" deyip kalkarken o da kendine çeki düzen verdiği anda kaptım elinden şapkayı sallayarak koşmaya başladım uzaklaşırkende "heee heee alırlar böyleee" demeyi de ihmal etmiyordum. Koridorun sonunda büşrayla durduğumuzda "Allah'ım ya bir erkeğin şapkası nasıl olur da böyle güzel kokar anlamış değilim valla" deyince Büşra da onaylar mahşyette kafasını sallayıp "aynen takta geri döneriz" dedi. Hemen o bayıldığım kokusu olan şapkayı kafama takıp artık omuzlarımı biraz geçen saçlarımı düzeltip büşra'ya döndüm. "oldu mu?" –"oldu oldu çok güzel oldu" deyince suratımda değişik bir sırıtma oldu. Tabii ki güzel olucaktı! Umuthan'ı daha fazla sinirlendirmemek adına biraz takıldıktan sonra şapkayı çıkartıp sınıfın yolunu tuttuk. Umuthan sınıfımızda benim sıralamama göre üçüncü beğendiğim erkekti. Ocak ayında havalar soğuk olduğundan artık şapka zamanına geçmiştik. Umut da bu çok güzel kokan şapkayı taktığından beri sınıfta benimle beraber üç kız çocuğun şapkasını alıp takıyorduk izin vermezse de kaçırıyorduk. Sınıftan içeri girip elimdeki şapkayı yanından geçerken sırasına koyup "zor oldu ama saol kanka bak bu kadardı. Niye zorluk çıkartıyorsun ki sanki" deyince bana kötü bakışlarını göndermeyi unutmamıştı. O da benim gibi sevdiği memleket Eskişehir'den kopup gelmişti. Babası asker olduğundan gelmek zorunda kalmışlar. Az çok aynıydı yaşadıklarımız. Sınıftakilerle baya baya anlaşmıştık daha doğrusu ben alışmıştım kii alıştığım bir ortamda rahat ilişkiler kurabiliyordum. Sınıftan kimseyle sorunum yoktu. Göksu sayesinde hacıköyde çevrem de genişlemişti. Hatta konuşmam bile buradakiler gibi olmuştu. Yani kısaca iyice alışmıştım buraya! Hatta bir şey itiraf edeyim mi sevmiştim de burayı! Hatta bazen iyi ki liseyi burada okuyoruz bile demiştim. Siz düşünün gerisini! Az kişi olunca hocalar da seninle birebir ilgilenbiliyordu. Ve ben tüm hocalar ile fena derecede iyiydim. Ha bu arada belirtmeden edemeyeceğim babamın bizi sırf işyerindeki adam olucak hasan bey yüzünden getirmişti ya? Anlaşamayıp ayrıldılar. Babam bir ay gibi bir süre başka bir yerde çalışmış daha sonra da yine buradan iş bulmuştu. Şuan çok iyiydi işle hatta o kadar iyiydi ki işleri iyice büyütmüşlerdi. Bir ara babam hasan bize zarar verir diye dışarı çıkmamızı istemiyordu tek başımıza öyle bir manyakmış! Neyse çok şükür ki çabuk kurtardık paçayı! Ee ne demişler her şeyde vardır bir hayır diye#
^^^
Bazen hayatınıza giren insanlar sizin için iyi değillerdir ama siz illa o'nu istersiniz! Ali'nin benim için iyi olmadığını biliyordum. Daha bu yaşında içen her haltı yiyen biri benim için ne kadar iyi olabilirdi ki? Ama ben illa onu istiyordum! Çünkü aşık olduğunuz kişiye karşı o kadar kör oluyordunuz ki, onun Dünya üzerinde mükemmel bir adam olduğunu düşünüyordunuz! Ama tüm sıkıntı kalbinizle birlikte gözlerinizin de kapalı olmasıydı. Benim de öyleydi! havalar iyice ısınmış 2012 yılı sanki çok güzel geçicekmiş gibi bir his vardı içimde. Buraya geldim geleli çok harika şeyler yaşamadım belki ama çok da kötü şeyler yaşamamıştım. Ama bugün bir farklı uyanmıştım! 23 Nisan olmasının yanında program olucaktı merkezde. Benim asıl heyecanım o programda okullarının bayrağını Alican taşıyacaktı! Yani bu da benim için ekstra bir heyecan demekti. Göksu ile dün saçlarımı düzleştirmiştik bizim evde tabi kolumunda yanmasını unutmamak lazım! Neyse kısa olduğu için çok bozulmamış saçlarıma bakıp şükür ettim! Hemen istanbul'dan aldığım gömleğimin altına bordo pantolonumu giyiverdim. Halenin de çantasını -ki zar zor izin aldım- taktım. Bu kız eşyalarını bana kullandırmıyor arkadaş! Neyse şimdi sinirlenmeyeceğim diyerekten büşra'nın mesajı ile çıktım. Evet ilk defa Göksu yok çünkü hem programda o da var hem Büşra ile aşırı derecede iyi olmuştuk. Acayip dobralığının yanında bir arkadaş olarak hep yanımdaydı onunla tanıştığımdan beri bunu anlamıştım hatta çok iyi tanımıştım çünkü yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Hemen evin etrafından dönüp arka sokaktan dümdüz ilerledim. Yolun sonuna yaklaşmadan kalabalıktan anlaşılıyordu bayram sevinci! Büşra ile anlaştığımız yere gelip beklemeye başladım. Yaklaşık beş dakika sonra arkamda hissettiğim dürtme ile döndüm. Güzel arkadaşıma bakıp "ay sonunda geldin sıkıldım valla ya" deyiverdim tebessüm edip "anca geldim ne yapayım" dedi. Olumlu anlamda kafamı sallayıp "bizden kimler gelecek acaba?" -"valla bilmiyorum Aysular falan gelir de İremleri bilmiyorum" diyerek yanıtladı beni. Yaklaşık bir yirmi dakika sonra ellerinde okullarını temsilen bayraklarla öğrenciler gelmeye başlayınca beni bir heyecan basmıştı! Üçüncü sırada Ali'yi görünce daha da bir heyecanlandım tabi. Büşraya döndüğümde heyecanımı anlamış olacak ki "tamam az sakin ol kıpkırmızı oldun" der demez ellerimle yanaklarımı avuçladım. All işte nasıl yanıyorlar! Nefret ediyorum şu huyumdan! Ellerimle yüzüme hava yapıp duruşumu dikleştirdim. O bakmasa da ben her mimiğini ezberliyordum. Sevmesine gerek yok ben sevdiğim için vardı! Ben sevdiğim için vardı bende! Sevgim nasıl bu kadar fazlaydı bilmiyorum ama bana tatmadığım duygular yaşatıyordu. Bir kere en önemli soru nasıl ellerim titriyor böyle! Kalbim maratona çıkmış gibi nasıl atıyor böyle! Hem de o bana bakmazken? Biri beni kendime getirsin artık diye iç geçirirken bizim sınıftan Cansu yanıma gelip "ne haber hilal nasılsın ?" tuhaf bir şekilde ona bakıp "iyiyim Cansu sen nasılsın?" "bende iyiyim saol ne diyeceğim sana?" de artık bir pozisyona geldiğim sırada Büşra "uff Cansu söyle artık niye uzatıyorsun?" dediğinde Cansu "tamam tamam şu arkada iç tane çocuk var görüyor musun?" arkaya doğru baktığımda bir sürü erkek vardı hangisini kastediyor ki? "Cansu orada bir sürü var hangisini söylüyorsun ?" -"siyah montlu üç tane şuan bize bakıyorlar hatta" iyice sıkılmaya başlamıştım çocukları görmemiştim ama sırf başımdan gitsin diye "he gördüm ne olmuş?" -"seni çok beğenmiş de çıkma teklifi ediyor? Ne diyorsun iyi çocuktur." Dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılarak arkaya baktım. Yok artık! Ben ne için geliyorum! Elalemin işi gücü yok kendine kız bakıyor! Cansuya bakıp "Cansucum şu atarafa bak" deyip kafamla ali'nin olduğu yeri işaret ettim. Cansu kafasını oraya çevirip baktığında "görüyor musun onu?" görebilirdi çünkü alinin olduğu yere acayip yakındık. Kafasını aşağı yukarı sallayıp bana döndü hafif tebessüm edip "heh işte ben o çocuğu seviyorum. Onu severken de gözüm de gönlüm de başkasını görmüyor!" dediğimde "tamam o zaman ben söylerim ona" dediğinde "teşekkür ederim" dedim. Öyleydi! Zor seviyordum ama sevdim mi de gözüm de gönlüm de başkasını görmüyordu! Cansu gittiğinde Büşra bana dönüp "kendini boşa hırpalıyorsun bunun sana bakacağı yok!" deyivermişti. Haklıydı! Hatta baksa bile ben ona gidecek kadar cesur değildim. Yerimde sayıyordum! Tebessüm edip "ben halimden memnunum" deyince olumsuz anlamda kafasını sağa sola sallamıştı. Güldüm! Belki kendimi hırpalıyordum ama Aşk herkese aynı gitmiyordu. Bana da böyle gelmişti. Programın bitmesine yakın Göksu yanıma gelip "yaa deli olucam bee" deyince sinirini ve korkusunu göremezden gelmek imkansızdı. "ne oldu kızım?" dediğim de "şu karşıda ki kız grubunu görüyor musun?" deyince karşıya baktım üç beş tane kız bizim olduğumuz tarafa kötü kötü bakıyordu. Göksu'ya bakıp "kim onlar?" dedim. Sinirli sinirli oraya bakarken "emine ve arkadaşları!" anlamaz ifademle tekrar sordum "eee kim yani?" –"hacıköyde çok adam dövmüşlükleri var biraz belalı gibiler" deyince kafamda tartmaya başladım. "ee peki senin ne işin var onlarla?" –"yaa orası uzun hikaye de sanırım kavga olucak benim bizim kzıları çağırmam lazım" dediğinde olayın ciddiyetini yeni kavrıyordum. Bizim kız yine başına bela açmıştı! "tamam ya sakin ol ben varım ayrıca kimse bir şey yapamaz hangi devirdeyiz arkadaşım" Göksu bana bakıp "tamam ben halledicem" deyip ayrıldı yanımdan bense kızlara kötü kötü bakıyordum. Gerçi ne kadar kötü olabilirse tabii. Belli ki bu emineden herkes korkuyordu! Program bittikten sonra büşrayla ayrılır ayrılmaz göksuyu aradım evin arka sokağındaki okulun orda olduklarını söyleyince bir usain bolt edasıyla okula koştum. Hemen göksunun yanına gidip "ne oldu?" deyiverdim. Çünkü sıkıntı olmasından o kadar çok korkuyordum ki! Göksu gülümseyip "tamam yok bir şey konuşup hallettik" deyince bende devreler yanmıştı. "ne haltlar karıştırıyorsun Göksu!" diye çıkıştığımda "tamam sonra anlatacağım" deyip geçiştirince "anlatacaksın ama?!" diye ısrar ettim "tamam tamam" dediğinde fazla oyalanmadan geçtik eve. Üzerimi değiştirip geleceğimi söyleyip Göksu ile de ayrıldık. Eve çıkıp üstümü değiştirip çıktım dışarı. Artık göksuya söylesem iyi olacaktı. Bilsin ki belki bir şeyler yapardı. Çünkü bugün anladım ki ben bu çocuğa fena aşık oldum.!
^^^
"hadi hilal söyle kim?" illa ki ısrar edeceğim etmezsem olmaz ama! "ya işte senin yakınından biri" Göksu oflayıp "iyi tamam da kim kızım?" eve geldiğimden beri Göksu benim birini sevdiğimi anlasın diye tuhaf şeyler söylemiş ve istediğimi almıştım. Şimdi sıkıntı göksuya Ali'yi söylemekti! Göksuya bakıp "sen isimleri say ben tepki vericem" dediğimde gmksu "tamam" deyip başladı ortak tanıdıklarımızın isimlerini saymaya "...Alican," der demez herkese cıklayan ben susmuştum. Göksu gözlerini büyütüp "ohaa Alican mı?" deyince kımkırmızı olmuştum. Ayyy yine mi! Kafamla onaylayıp salak salak sırıtmaya başladım. "inanmıyorum hilal ve sen bunu bana şimdi söylüyorsun?" diye küçük bir sitem de bulunuca "ne yapabilirim Göksu gelip yanına ben arkadaşın Alican'a aşık oldum mu? Diyeyim?" dediğimde kafasını sallayıp "aynen öyle" dedi. Gözlerimi devirip "saçmalama ben söyleyemezdim ki söylemedim de" dedim. Ve enterasan bir şekilde bugün cansudan sonra iki tane daha çıkma teklifi gelmişti.ama ben hepsini geri çevirmiştim. Göksu telefonu eline alınca "ne yapıyorsun?" diye soruverdim. "ata'ya mesaj atıyorum haftaya buluşlaım Ali de gelsin oturur konuşursunuz" deyince gözlerim büyümüş bir şekilde "saçmalama ya hayır olmaz" dediğim de "çoktan gitti bile hazırlan haftaya buluşman var" dediğinde kalmıştım kesinlikle kalmıştım ne yapacaktım ben bu kızla? Onu geçtim ben haftaya kadar nasıl bekleyecektim. Allahım yardım et...
ayyy yorum yapmayı vote atmayı unutmayın güzeller :D hoşça kalın +++
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#HİSSİZ VEDA#
Dla nastolatkówVedalar canını sıkmasın, Yine buluşabilmek için Bir 'hoşçakal' gereklidir. Richard Back Sahi? Hangisi daha zor? Gitmek mi? Kalmak mı?... ### Her yazarın kalemini dokundurduğu kağıtta bir parç...