Katherine suyla yüzünü yıkarken, Bradley bir ağaca yaslanmış onu izliyordu. Kızın kirli yüzünün altındaki gerçek görüntüsünün nasıl görüneceğini merak ediyordu. Yüzündeki kir asıl yüzünün anlaşılmasını güçleştiriyordu.
Genç kız yüzünü yıkadıktan sonra doğruldu. Sırtı Bradley'e dönüktü. Elleriyle yüzündeki suları temizlerken, düşünceleri gözleri önünde tekrar ve tekrar canlanıyordu. Saçlarının arasındaki yaprakları temizleyerek, saçlarını parmaklarıyla taradı. Şimdi kendisini biraz daha iyi hissediyordu. Bütün eşyaları atına astığı çantasındaydı, ancak atıyla birlikte eşyaları da gitmişti. Bu yırtık elbiseyle daha ne kadar durabileceğini bilmiyordu. Ayrıca kirliydi. Kim bilir nasıl görünüyordu? En sonunda rahatsızlıkla Bradley'e döndü.
Bradley, kızın tahmininden çok daha güzel olduğunu görünce hayranlıkla bakmaktan kendini alamadı. Onu edepsiz bakışlarla izlerken gözü boynundaki ve yanağındaki kızarıklıklara kaydı. Jensen'la yaşadığı boğuşmanın izleri her yerdeydi. Yavaş hareketlerle yaslandığı ağaçtan kendini çekerek ona doğru ilerledi ve kızı kışkırtmaya çalıştı. Yanına giderek ona acır gibi bir bakış attı. "Onun ne kadar acımasız birisi olduğunu gördünüz, değil mi? Şu kusursuz cildinizdeki yaralara bakın. Bir kadın olduğunuzu bile umursamadı. Sizi korumaya çalıştım, ama gördüğünüz gibi o çok güçlü ve-"
Katherine ona tatlı tatlı gülümsedi ve "Biliyorum," diyerek adamın gözlerine emin bir şekilde baktı. "Beni korumaya çalışmanız ince bir davranıştı. Ancak benim sizin yardımınıza ihtiyacım yok. Kendimi koruyabilirim." dedi ve saçlarını arkadan toplamaya koyuldu.
Bradley tebessüm etti ve ekledi: "Sanırım geri dönsek iyi olacak. Oyalanmak istemeyiz, öyle değil mi? Az sonra yola çıkacağız."
*
Jensen ağacı yerinden sökecek şekilde yumruklarken Ewan alayla güldü. "Geldiğimizden beri sinirini ağaçtan çıkarıyorsun. Bu gidişle ormanda ağaç bırakmayacaksın."
Jensen onu duymazdan geldi. Ancak yapamıyordu. Bir türlü sakin olamıyordu. O kızın kendisine yaptıklarından sonra sinirlerini bir türlü yatıştıramıyordu. Sinirini kızdan çıkaramamıştı. Bu yüzden ağacı yumruklayarak rahatlamaya, birazcık da olsa sakinleşmeye çalışıyordu. Öfkesi, vücudunun her zerresinde dolaşan bir zehir gibiydi, ve onu atmaya ihtiyacı vardı.
"Kız ona haddini iyi bildirdi. Ona hakaret ettiğinde Jensen'ın suratını gördün mü? Sanki birisi kasıklarına güçlü bir tekme atmış gibiydi," dedi Liam epey eğlenerek.
"Emin ol, kasıklarına tekme atılsa o ifade olmazdı suratında." dedi Ewan, bir parmağını dudağının üstüne kapatarak. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Sonuçta böyle bir şey başlarına her zaman gelmiyordu. Aslında bunun bir ilk olduğu söylenebilirdi. Böyle bir cesareti bir erkek yapamazken, bir sürü erkeğin arasında savunmasız olan bir kadının yapması hayret uyandıracak bir olaydı. Sonuçta böyle bir şeye ilk defa tanık olmuşlardı ve bu, Jensen gibi bir adamın başına gelmişti. Şimdi de Liam ve Ewan bunun tadını çıkararak eğlence konusu yapmıştı.
Liam, "Kız onun elini ısırdı. Hayatım boyunca onun kadar cesur ve aynı zamanda da aptal bir kız görmedim. Jensen çaktırmadı, ama elinin acıdığına bahse girerim."
"Jensen'ın düşüşüne ne demeli? Yemin ederim bir an için yerin sarsıldığını sandım. Jensen bir küçük çocuk gibi azar ve dayak yedi."
Ewan ve Liam daha fazla dayanamayarak kahkaha attılar. Jensen ağacı yumruklamayı kesti ve dönerek onların üzerine yürüdü.
İkiside oturdukları yerden kalkarak gerilediler, ancak kahkaha atmayı kesmediler.
Jensen'ın sesi şaşılacak kadar sakindi. "Beni iyi dinleyin, piç kuruları! Eğer bu konu hakkında bir yorumunuzu daha duyarsam, Bradley ile aynı atın üzerinde yolculuk ettiririm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Historical FictionLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...