20. BÖLÜM

34.9K 1.4K 54
                                    

Jensen kaleye girene kadar oldukça sakindi. Kuşlar onu bir kez daha yatıştırmışa benziyordu. Öyle uzun zamandır daralmış haldeydi ki, bu tarz bir rahatlığa ne kadar ihtiyacı olduğunu fark edememişti. Şimdiyse göğsündeki bu ferahlık, hissettiği merakla ince bir ağ tabakası şeklinde gölgelenmeye başlamıştı. Kayıtsız adımlarla, seri bir şekilde ilerlemeye devam etti.

Kalenin doğu kanadına ulaştığında garip bir heyecan hissetti. Nedenini bilmiyordu, ama görecekleri veya öğrenecekleri onu biraz heyecanlandırmıştı. Neden sadece soğukkanlılığını koruyamıyordu ki? Bu onun için hiçte zor bir şey değildi.

Uzun koridora ulaşmak için köşeyi döndüğünde adımlarını yavaşlattı. Doktor ve Kingston kapının önünde konuşuyorlardı. Durduğu yerden baktığında, Kingston'ın yüzünde oldukça güçlü duyguların izleri vardı; hala endişeli gibiydi. Acaba Mary'nin durumu düşündüğünden daha kötü olabilir miydi? Merak duygusu içinde biraz daha kabardı.

Jensen, Kingston'ın kendisini görmesini istemediği için duraksayarak köşeye doğru gerilemeye başladı. Mary'in başına gelenler için ilgili olduğunu düşünmesini istemiyordu. Sadece Kingston'ın bu kadar telaş yapmasına neden olan şeyin ne olduğunu, Mary'nin neden yaralandığını merak ediyordu, hepsi bu. Sonuçta Mary başından beri nefret ettiği, ve esir aldığı bir kızdı. Başına ne geldiğini, veya nasıl yaralandığı onu çokta ilgilendirmezdi.

Sonunda doktor başını sallayıp çantasıyla Kingston'ın yanından ayrıldığında, Jensen onun kendisine doğru ağır bir şekilde yaklaşmasını izledi. Bu arada Kingston'da Mary'nin odasına girmişti.

Jensen koridorda açığa çıkarken doktoru istemeden ürküttü. "Doktor Docherty."

Yaşlı adam bir anda önüne çıkan devi görünce afalladı. Fakat hemen kendini toparlayarak, "Lordum," diyerek hafifçe eğildi. Bu adam yetmişlerinde olmasına rağmen, yaşıtlarının aksine oldukça sağlıklı ve zinde görünüyordu. Jensen bu adamı uzun yıllardır tanıyordu. Onun sayesinde birçok ağır yaraları atlatmıştı. Doktorluk konusunda oldukça geniş bir bilgi ve tecrübeye sahipti.

"Size önümde eğilmenize gerek olmadığını söyledim, Doktor Docherty?" dedi Jensen saygıyla. "Eğer bugün nefes alıyorsam, bunu size borçluyum."

Doktor gülümsedi. "Ben sadece işimi yapıyorum, efendim."

Jensen lafı uzatmadan konuya girmeye karar verdi. "Hastanızın durumu nedir, Doktor Docherty?"

"Mary'nin durumu şu anda iyi, fakat sırtında oldukça derin bir kesik yarası var, enfeksiyon kapmaması için elimden geleni yaptım. Her gün düzenli bir şekilde gelip pansumanını da yapacağım."

Derin bir kesik yarası mı? Jensen düşünmeden sordu: "Sırtında bir kesik mi var?"

Doktor elindeki çantayı diğerine geçirdikten sonra hafifçe öksürdü. "Evet, lordum. İtiraf etmem gerekir ki bir kadın için oldukça kötü bir yara. Ayrıca karnının belirli bölgelerinde de ezilmeler mevcut. Korkarım ki, genç kız için önümüzdeki birkaç gün epey sancılı geçecek."

Jensen'in kaşları çatıldı. Durumunun gerçekten kötü olduğunu duymak onu düşündürmüştü. "Yarayı nasıl aldığıyla ilgili bir bilginiz var mı?" diye sordu hemen merakla.

"Kingston bana görmediğini, ancak kırık bir cam parçasının muhtemel olduğunu söyledi. Çünkü kilerde birçok kırık şişe görmüş. Zaten elbisesine takılan küçük parçalar da bunu kanıtlar nitelikteydi. Şimdi eğer izin verirseniz diğer kadının da durumuna bakmam gerek. Sanırım onun durumu da pek parlak değil."

Jensen elinde olmadan şaşırdı. "Diğer kadın mı?"

Yaşlı adam başını sallayarak, "Evet, iki kadın kavga etmişler." dedikten sonra doktor şaşkın bir şekilde güldü. "Yetmiş sekiz yaşındayım, ama inanın bana, hayatım boyunca hiçbir kadının böyle şiddetli bir şekilde kavga ettiğini görmedim."

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin