21. BÖLÜM

6K 312 57
                                    

Katherine, gecenin bir yarısı sırtında hissettiği keskin ve dayanılmaz acıyla uyandığında odasında yalnızdı. Duyduğu ağrıya karşılık gözlerini sıkıca yumarken, dudaklarından istemsizce çıkan acı dolu feyada karşı koyamayarak inledi. Birkaç saniye acısının dinmesini bekledi, ancak ağrısı kolay kolay dinecek gibi değildi. Bu, çok derinden gelen, güçlü bir ağrıydı ve daha şimdiden onu tüketmeye başlamıştı. Sonunda gözlerini açarak karanlık odada bir şey görmeyi umdu, fakat öylesine karanlıktı ki kendi uzuvlarını bile nerdeyse seçemez haldeydi. Perdesi çekilmişti ve odasını aydınlatan tek bir mum bile yoktu.

Doğrulmaya çalıştı, ancak bunu yapması kesinlikle mümkün değildi. Hatta bu hareketi onun daha fazla acı çekmesine neden olurken, gözünün kenarından akan bir damla yaş, şakağından aşağı doğru yavaşça süzülmeye başladı. Öyle şiddetli bir ağrı hissediyordu ki, sanki sırayla dizilmiş düzinelerce bıçağın üzerinde yatıyormuş gibiydi. Her hareketinde üzerinde olduğu bıçaklar etine batarak onu acıdan kıvrandırıyordu. Sırtında hissettiği ağrı tüm bedenine etki ederken soluk alması da güçleşiyordu. Dudakları arasından kesik kesik nefesler aldıktan sonra boğazının kuruluğunu hissederek ihtiyaçla yutkundu. Kıpırdayamıyordu, vücudunun her zerresi ezilmiş gibi sancıyordu ve sanki tüm kasları işlevini yitirmişti. Vücudundaki hiçbir kasa hareket etmesi için güç veremiyordu. Bu durum onu çaresizliğe doğru sürüklerken daha fazla ağlamaya başladı. Gözyaşları öylesine içten geliyordu ki,  bir an gözlerinin patlayacağını hissetti. Yaşlar, gözlerinin kenarlarından şakaklarına doğru yol alıp saçlarının içine sıcak sıcak süzülürken, tek yapabildiği gözlerini hiçbir şeyin görünmediği karanlığa dikip acısıyla baş başa kalmaktı.

Acısını bir nebze de olsa bertaraf edebilirmiş gibi ellerini kuvvetle sıktı. Bu yaptığı ufacık hareket bile ona acı verince gözlerini sıkıca kapatarak sessiz bir şekilde ağlamaya devam etti. Bu hissettiği acı hiç geçecek miydi? Tanrım, öylesine büyük bir ızdırap içindeydi ki, sırtında hissettiği yangın onu geçen her saniye biraz daha tüketiyordu. 

Sesini duyurmak istiyordu, belki yandaki odalardan birisi sesini duyar ve ona yardıma gelirdi. Bu düşünceyle dudaklarını araladı, fakat boğazı öylesine kurumuştu ki sesini birilerine duyurabileceğini sanmıyordu. Yine de denedi, ama çıkan ses daha çok kuru bir fısıltıdan ibaretti. Sinirle başını yana çevirerek yastığına gömdü. Dudağının üstünde, alnında ve yanaklarında boncuk boncuk terler birikmişti. Elini kaldırarak önce şakağını ıslatan yaşlarını kuruladı, ardından da dudağının üstünde biriken terleri sildi. Kolunu kaldırıp hareket ettirmesi bile onun için acı dolu ve fazla güç sarf ettirici olmuştu. Bu kadar basit bir hareketin böylesine şiddetli bir acı yaşatması üzücüydü. 

Ve sonra hatırladı.

Her şeyi.

Kilerde yaşadığı şiddetli kavga teker teker gözlerinin önüne serildiğinde öfkeyle dişlerini sıktı. Kadının cam parçasıyla sırtını boylu boyunca çizişini hatırladı, hemen ardından da o iğrenç hissi tekrar yaşarken tüyleri ürperdi. Şu anda acılar içinde kıvranmasının tek sebebi o kadındı ve Katherine'in içinde ona karşı hala dinmek bilmeyen güçlü bir öfke vardı. Hiçbir anlamı olmayan bir neden yüzünden bu hallere düşmesi saçmalıktan başka bir şey değildi. O kadın Jensen'la arasından bir şeyler olduğunu nasıl söyleyebilirdi? Herkes onun Jensen McGreen'i sevmediğini, hatta nasıl nefret ettiğini bilirdi, çünkü herkes onun buraya nasıl geldiğini çok iyi biliyordu. Katherine buraya zorla adeta sürüklenmişti. Kaldı ki Jensen gibi bir adamı hastalıklı bir derecede sevmek sadece aptallık ve delilikti. Ayrıca Katherine'e göre bu kesinlikle aşk veya sevgi falan değildi. Bu düpedüz takıntıydı, hastalıktı. Jensen McGreen onun zerre umurunda değildi. Tek istediği bir an önce bu topraklardan bir daha arkasına bile bakmamak üzere uzaklaşmaktı. O adam yüzünden başına gelmeyen kalmamıştı. Kendisiyle uğraştığı yetmiyormuş gibi bir de fahişeleriyle uğraşmak zorundaydı.

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin