Katherine, penceresinin önüne geçerek, perdeyi ardına kadar açtı ve güneş ışığının odasını aydınlatmasına izin verdi. Odası çok karanlıktı ve bıraktığı gibi duruyordu. Demek ki, yokluğunda kimse odasında bulunmamıştı. Böyle boş ayrıntılarla kafasını kurcalamayı reddederek pencereyi açtı. Ilık rüzgar pencereden odaya doğru dolarken, içeri giren temiz havanın yüzünü ferahlatmasına izin verdi. Bugün hava çok güzeldi; güneş en tepeden kendisine bakıyordu. Biraz pencerede bekleyerek güneşin yüzüne vurmasına, rüzgarın soğuk esintisinin özlemini gidermesine izin verdi.
Nihayet o ahırdan kurulmuştu. Yaptığı numara işe yaramıştı. Ancak Jensen'ın ona davranış şekli birden çok değişmişti. Onun gibi bir adamın bir kadına karşı bu kadar kibar olabileceği aklına hiç gelmemişti. Sonuçta kendisi zorba herifin tekiydi, öyle değil mi? Onu bu şekilde kendine yakın hissetmek, nedense sadece bir anlığına Katherine'in içinin ona karşı yumuşamasına neden oluyordu. Ama hayır, bu beklenmedik, küçük davranış onu hemen yumuşatmamalıydı. Öyle olsa bile, Katherine bunu dert etmedi; çünkü, nasıl olsa onu içindeki eski nefretine geri döndürmenin bir yolunu bulurdu. Sonuçta, onun gibi zorba bir adamdan hoşlanmak veya ona karşı iyiye dair en küçük bir his beslemek, genç kız için tamamen imkansızdı.
O sırada kapı tıklandı ve Katherine olduğu yerde kaldı. Şüpheli bir şekilde, "Kimsin?" dedi.
"Benim Mary, Effie. Ellerim dolu kapıyı açarsan sevinirim."
Katherine, sevinerek hiç beklemeden kapıya doğru hızla ilerleyerek kapıyı ardına kadar açtı ve karşısında Effie'yi görünce sevinçle gülümsedi.
Effie, elindeki tepsiyle içeri girdi ve tepsiyi yatağa bıraktı. Ardından kısa sürede içinin ısındığı arkadaşına sımsıkı sarıldı. "Olanları duydum ve çok üzüldüm. Ayrıca çok kırıldım, Mary. Bana ve anneme veda etmeden mi gidecektin?" dedi geri çekilerek.
"Yapamazdım, Effie. Vedalarla aram pek iyi değildir, ayrıca buradan uzaklaşmam için acele etmem gerekiyordu. Size veda edebilmem için zaman yoktu ve saatte oldukça geçti."
"Anlıyo-" diyecekken Effe'nin annesi Cameron elinde birkaç parça giysiyle içeri gülümseyerek girdi.
"Aah! Benim tatlı kızım. Sapasağlam geri döndüğün için çok mutluyum. Jensen'ın sana bir şey yapmasından çok korktum. Ancak buradasın ve sağlıklısın." dedi ona sarılarak. Yaşlı kadının yüzündeki sıcak gülümseme genç kızın kalbinin derinliklerine işlemişti. Teyzesinden sonra, böylesine içten bir gülümseme görmeyeli ne kadar olmuştu?
Cameron, geri çekildiğinde kızın yanaklarını avuçlayarak yanağından öptü.
Durum karşısında çok şaşıran ve içi sevgiyle dolan Katherine, gülümseyerek yatağına doğru ilerledi ve şiltenin kenarına yerleşti.
"Biz seni yalnız bırakalım. Açsındır şimdi. Yemeğini ve banyonu yaptıktan sonra güzelce giyin. Yemeğini yedikten sonra da, giyinmede yardım etmesini istiyorsan Effie'yi çağırabilirsin." dedi Cameron, tatlı tatlı gülümseyerek.
"Her şey için teşekkür ederim, Cameron."
"Önemli değil, tatlım." dedi ve Effie'yi de yanında götürerek beraber kapıdan dışarı çıkarak Katherine'i odasında yalnız bıraktılar.
*
Akşama doğru Katherine, yemeğini yemiş, banyosunu da yapmış, üzerini giymesinde yardım etmesi için Effie'yi çağırmıştı. Birkaç saat sohbet etmişlerdi. Katherine, her zaman ki gibi Effie'nin arkadaşlığından memnun olmuştu. Onunla oturup konuşmak, şakalaşmak kendisini iyi hissettiriyordu. İnsanın her zaman yanında oturup konuşabileceği, sıkıntılarını paylaşabileceği bir dosta ihtiyaç duyardı. İşte Effie'de Katherine için öyle biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Historical FictionLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...