Katherine gözünü açtığında, başının altına baharat kokusu sinmiş yastıklardan ayırdı ve doğrularak kocaman yatakta oturup etrafı elini başına götürerek incelemeye başladı. Burası Jensen'ın odasıydı. Jensen'ın yatağında yattığını idrak edince hemen ayaklandı, fakat ani kalkışı ona dengesini kısa bir süre kaybettirmişti. Yatağa eğilip destek aldığı sırada neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Odanın köşesinde ki küveti görünce de donup kaldı. Jensen'ın çıplak hali gözünün önünde tek tek belirince canlanan olaydan dolayı kızaran yanaklarını avuçlarının arasına aldı. Bir daha Jensen'ın yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu. Bu utanç vericiydi. Tanrım, yanaklarının alev alev olduğunu hissedebiliyordu. Ayrıca hayal meyal Jensen'ın alayla kahkaha attığını da hatırlıyordu. Utanç ve sinirden gözleri doldu.
Jensen bir anda onu içinde olduğu utanç durumundan koparırcasına içeri girdi. Katherine'in dehşet dolu ifadesini görünce gülmek istedi, fakat bunu yapmadı. Sadece onun yaşadıkları olay sonrası kıpkırmızı kesilen yüzünü izlerken yanına yaklaştı. "Söylesene, tatlım. İlk defa mı çıplak bir adam görüyorsun, yoksa gördüklerinin arasında en etkileyici vücuda sahip olan ben miydim?" dedi alayla.
Katherine normal bir zaman olsa ona dik dik bakar, söyleyecek kinayeli laflar bulur, onu sinirlendirmeye çalışırdı. Ancak durum farklıydı. Katherine görmemesi gereken şeyler görmüştü. Sanırım gördüklerini uzun bir süre aklından çıkaramayacak gibi görünüyordu. Jensen'ın odaya girişini gördükten sonra gözlerini kaçırarak yere bakmaya odaklanmıştı. Gözlerini yere sabitlemiş, sorduğu alay ve kibir dolu sorusuna cevap veremiyordu. Hayatında elbette ki hiçbir zaman çıplak erkek görmemişti. Jensen bunun farkındaydı ve onunla dalga geçip, iyice mahcup olmasını sağlıyordu. Ve lanet olası adam amacına ulaşıyordu. Pis barbar!
Katherine'in tek istediği bir an önce bu odadan çıkmak ve bir daha buraya gelmemekti.
Jensen, Katherine'in utancından sadistçe bir keyif alıyordu. Üç günden beri baş ağrılarının, sinir krizlerinin ve gece uykularının kaçmasının nedeni olan kız, şimdi karşısında iki büklüm bir şekilde duruyordu. Kızın kendisine itaat etmesi ve lanet çenesini kapatması için tek yapması gereken şeyin soyunmak olduğunu bilseydi, bunu onunla gölde ilk yalnız kaldıkları anda yapardı. Hırçınlığını zapt edebilmenin verdiği mutlulukla kendini gülmekten alamıyordu. Güleceği her saniyede kendini toparlayarak ifadesini ciddileştiriyordu.
"Bundan sonra yıkanmam için Effie değil, sen bana yardım edeceksin. Ayrıca bayılan kadınlara tahammülüm yoktur, zayıf olurlar. Bu nedenle şimdiden göreceklerin için hazırlıklı olsan iyi olur." dedi. Normalde elbette ki yıkanmasına Effie yardım etmiyordu. Effie sadece ona banyo için gerekli suyu ve diğer şeyleri getiriyordu, o kadar. Ama soyunduğunda kızın yüzünün aldığı şekli tekrar ve tekrar görmek ona müthiş bir zevk veriyordu. Onu delirtmek şu anda istediği tek şey bile olabilirdi.
Katherine başını yavaşça kaldırdı ve Jensen'a, onu boğazlayacakmış gibi baktı. "Bunu kesinlikle yapmayacağım, duydun mu? Ben saygın bir kadınım. Karşıma geçip, öylece sıradan bir şeymiş gibi çıplak duramazsın!" dedi. Öfkesi yüzünden daha da kızarmış, alnındaki damarları tenin üstünde belirmişti.
Jensen tek kaşını kaldırdı. "Saygın bir esir demek istedin herhalde." diyerek yanlışını düzeltti. Bu durumdan epey keyif almıştı. En son ne zaman bu kadar eğlendiğini hatırlayamadı. İşin garip tarafıysa, onu eğlendiren kişinin, esir aldığı ve ölümüne nefret ettiği kız olmasıydı. Jensen bu tezata karşın düşünceli bir ifadeyle bakmayı sürdürdü.
Katherine, ona amcasının ünvanından söz etmeyi, amcasının bu yaptıklarını bilse Jensen'ın kafasını gövdesinden uçurtacağını söylemek istedi, fakat yapamadı. Jensen korkmayacaktı ve üstüne üstlük bir İngiliz olduğunu öğrenebilirdi. Bunu göze alamazdı. Ayrıca, belli ki bu adamın hiçbir şeyden korkusu yoktu. Bu yüzden de Katherine onu tehdit etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Historical FictionLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...