8. BÖLÜM

39.4K 1.5K 26
                                    

Katherine, yaklaşık bir haftadır Jensen'dan kaçıyor, karşılaşmamak için de büyük bir çaba sarf ediyordu. Ne zaman onunla karşılaşacak olsa, hemen bir yerlere saklanıyordu ve yüz yüze gelmemek için gideceği yolları bile değiştiriyordu. Artık Jensen yardım için onu çağırmıyor, herhangi bir emir de vermiyordu. Bu aralar dikkatini tamamen kalenin yapılması gereken işlerine vermişti. Kalenin işleri ağır olduğundan dolayı, işini bitirir bitirmez yorgunlukla odasına çekiliyordu. Akşamları Effie, annesi ve birkaç kişi sohbet için bir araya toplanırken, o bir köşede sessiz ve dalgın bir şekilde sohbete katılmayı reddediyordu. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordu. Ağzını açarsa içini onlara dökmekten korkuyordu.

Olanları üstünden zaman geçmesine rağmen hala aklından çıkarıp atamıyordu. Bu yaşananlar hep aklının bir köşesindeydi ve her ne yaparsa yapsın, olanlar zihninde tekrar ve tekrar canlanacak onu rahatsız ediyordu. Bu yüzden ne doğru düzgün yemek yiyebiliyor, ne de uyuyabiliyordu. Gözlerini her kapattığında, aklına gelen görüntüler göğsünün üstüne bırakılmış ağır bir gülle gibi göğsünü sıkıştırıyordu. Onun öpüşünü hatırladıkça vücudu karıncalanıyordu ve tam o anda tüm bedenini yakıcı bir sıcaklık kavurmaya başlıyordu. Dudaklarının üstündeki o ezici baskısı her aklına geldiğindeyse, böyle bir şey yaptığı için onu boğmak istiyordu. Böyle bir şey nasıl olabilmişti ki? Ayrıca, neden kötü hissediyordu? Midesi bulanıyordu. Bunların hepsi aklına her geldiğinde hem kendine, hem de Jensen'a küfür ediyordu.

Asla yapmamaları gereken bir şey yapmışlardı.

Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, o geceyi aklından bir türlü çıkaramıyordu. Aklına geldikçe yerin dibine geçmek istiyordu. Elbisesini yırtmasına ne demeliydi? Kendini odada o adamla birlikte yalnız ve hiç beklemediği bir anda nereyse yarı çıplak bir şekilde bulmak... düşündükçe hala sinirden ve utançtan yüzüne azap veren bir sıcaklık ulaşıyordu.

Sırf bu olay yüzünden hiçbir kaçış stratejisi bile düşünüp kurgulayamamıştı. Zihni başka bir şeye yoğunlaşamamıştı ki! Tek düşündüğü akşam olan bitenlerdi ve tabii nasıl ondan uzak durup kaçabileceğini düşünmekti. Sabah kalkınca ilk düşündüğü 'caba bugün Jensen'dan nasıl kaçabilirim? oluyordu. 

Başını iki yana salladı ve düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı. Onu daha fazla düşünmek istemiyordu. Sadece işine ve kaçış yollarına odaklanmalıydı. Dün Effie'nin bahsettiği yaşlı bir kadına yemek götürme görevini üstlenmişti. Kadıncağızın kimsesi yoktu ve küçük bir kulübede kendini başına yaşıyordu. Effie'den duyduğu kadarıyla her yer pislik içindeydi. Kalkıp iş yapamayacak kadar yaşlıydı. Effie'nin kadına her gün yemek götürdüğünü öğrenince bu iş için gönüllü oldu. Effie, bunu sevinçle kabul etmişti.

Yaşlı kadın için ayırdığı yemekleri bir kaba koydu ve kabın dışını bir bezle sardıktan sonra özenli bir şekilde sepetin içine yerleştirdi. Sepeti koluna takarak mutfaktan çıktı. Etrafa korkuyla göz gezdirdi. Ortalık sakindi. Bu iyiye işaretti, çünkü Jensen kalede değildi. Jensen ne zaman kalede olsa sürekli birilerine esip gürlüyordu.

Acele adımlarla koridoru geçti. Kalenin kapısını açtı ve güneşli havaya ilk adımını attı. Burnuna dolan çiçek kokuları başını döndürmüştü. Hafif esen rüzgar, saçlarını okşarken istemsizce gülümsedi. Bahar havası onu her zaman mutlu ederdi. Moralinin yerine geldiğini hissetti. Bugün hiçbir şey onun moralini bozamazdı. Bu güzel havanın tadını çıkarmaya kararlıydı. Hatta işini erken bitirirse göle gidecekti. Belki Effie'de ona katılabilirdi. Aslında bundan o kadar emin değildi. Son zamanlarda Effie ile konuşacak fırsatı pek olmamıştı. Yaklaşan bahar şenlikleri nedeniyle herkes meşguldü. Haliyle Effie'nin yoğun olan işleri ikiye katlanmıştı. İşten başını kaldırmaya bile fırsat bulamıyordu. Katherine, onun çok çalıştığını ve dinlenmesi gerektiğini düşünüyordu.

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin