Canlı gökyüzü yerini yeni yeni karanlığa bıraktığında, Katherine artık kalkması gerektiğini fark ederek harekete geçti. Kingston'a bir söz vermişti, ama çokta geç kalmıştı. Günün tamamını odasında oturarak geçirmişti. Aslında Cameron ona Jensen'ın festivale katılmadığını söylemişti. Rahat olabilirdi, ama bilmiyordu, yine de bir türlü hazırlanıp dışarı çıkma cesaretini gösterememişti.
Nihayet ayaklandığında, ilk önce Cameron'dan aldığı gül yağını banyo suyuna dökerek yıkanmış, ardından da vücudunun mükemmel koymasını sağlayarak rahatlamıştı. Banyosunu tamamladıktan sonra içliğini giymiş ve aynasının başına oturarak saçına nasıl bir model vereceğini aklından tasarlamaya başlamıştı. Nihayetinde, bir türlü bir karara varamayan Katherine, en iyisinin saçlarını açık bırakmak olduğuna inanmıştı Topladığı saçının tokasını açarak saçlarının omuzlarına dökülmesine izin verdi. Nemli olan dalgalı saç tutamlarını parmakları etrafında dolayarak daha kıvırcık bir görünüm kazandırdı. Ardından oturduğu yerden başını yatağına doğru çevirdiğinde, üzerine genişçe serili olan kırmızı elbiseye bakıp derin bir iç çekti. Festivale katılmak istemiyordu. Hayatı boyunca hiç böyle şenliklerde veya eğlencelerde yer almamıştı. Amcası ona müsaade etmezdi. Zaten insanlara da pek düşkün değildi, ama burası kendi büyüdüğü ve benimsediği topraklardan çok daha farklıydı.
Sandalyesinden kalkarak yatağının yanına yaklaştı; elbiseyi eline aldı ve omuz hizasında kaldırarak inceledi. Rengi o kadar göz alıcıydı ki böyle bir elbiseyi Cameron'ın ona neden verdiğine hala bir anlam veremiyordu. Katherine için elbise ne kadar cazip olursa olsun, hala içindeki isteksizlik hüküm sürüyordu.
Uğraş verdiği dakikaların ardından nihayet elbiseyi üzerine giydi ve kendine bakmak üzere aynasının karşısına geçti. İtiraf etmekten çekinse de, gerçekten çok güzel görünüyordu ve bunun tüm nedeni elbiseydi. Bu elbiseyi hangi kadın giyerse giysin, harika görüneceğinden emindi. Sanki etkileyici bir büyüsü varmış gibiydi; göğüs kısmı oldukça açık, geniş bir dekolteye sahipti. Katherine bu tarz elbiselere alışkındı, ama bu giydiği çok daha iddialı ve göz doldurucuydu. Elbisenin bedeni tamamen üstüne oturmuş ve fiziğini çok güzel göstermişti. Elbisenin modelinden önce, rengi çok göze çarpıyordu. Elbisenin etekleri bel hizasından itibaren aşağıya doğru kabarık bir şekilde dökülüyordu.
Birkaç saniye şaşkınlıkla aynada kendine baktıktan sonra, elleriyle üstünü düzelterek elbisesine son bir çeki düzen verdi. Saçlarının biraz daha parmağında lüle yaparak aynaya baktı. İşte şimdi hazırdı.
Acaba Kingston onu böyle bir elbisenin içinde görünce nasıl bir tepki verecekti? Onu beğenmesini umuyordu, çünkü kendini Kingston'a beğendirmek istiyordu.
"Eğer şimdi gitmezsem, daha sonra hiç gidemem." diye düşündü sesli bir biçimde Katherine. Sesi odanın içinde kendi kendine yankılanmıştı ve daha şimdiden heyecandan ellerinin içi terlemişti.
Ayakları endişeyle kapıya doğru giderken aslında geri geri gidiyormuş gibi hissediyordu. O kadar gergin ve endişeliydi ki. Acaba yanlış mı yapıyordu? Ama Kingston'a bir söz vermişti. Hayır, gitmeliydi. Zaten onunla birlikte vakit geçirmek istiyordu. Aslında elbiseyi çıkarıp başka bir elbise mi giymeliydi? Kingston'ın onu beğenmemesinden şüpheleniyordu. Düşündüğünden de açık bir elbise olabilir miydi? Ama eğer kötü bir şey olsaydı, Cameron bu elbiseyi bana başında vermezdi, diye düşündü Katherine.
Katherine, midesine belli aralıklarla vuran kasılmayı göz ardı ederek kapının kolunu tutarak açtı ve derin bir nefes aldıktan sonra kendini dışarı attı.
Koridoru geçtiği sırada, Katherine duvarda asılı olan mumun titrek ışığını görünce kendini o titrek aleve benzetti. İçi de aynı o mumun alevi gibi heyecandan titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Historical FictionLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...