Katherine, başından geçen olayları Kingston'a anlattıktan sonra tek kelime konuşmamışlardı. Kingston, onu büyük bir dikkatle ve ilgiyle dinlemiş, anlatacaklarını bitirene kadar da sözünü hiç kesmemişti. Şimdi ise sadece yolda sessizce ilerliyorlardı. Tek ses atların homurtuları ve toynak sesleriydi. Ayrıca şafak neredeyse sökmek üzereydi. Kingston, onun bir İngiliz olduğunu öğrendiğinde hiçbir şey yapmamış, sadece şaşkınlığını dile getirmişti. Bu sessizlik Katherine'i çileden çıkarıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Sadece bir an önce olsun ve bitsin istiyordu.
Kingston, atıyla kızın önünde düşünceli bir şekilde sessizce ilerliyordu. Kızın ona anlattıklarından sonra şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilememişti. Demek bir İngilizdi. Bu zamana kadar ne kadar da iyi saklamış, diye düşündü içinden. Bu kıza hayran olmamak elde değildi. Jensen gibi bir adamı nasıl olmuştu da bu zaman kadar kandırabilmişti? Ve bütün herkesi? Konuştuğu keltçe kusursuzdu ve kimsenin anlaması mümkün değildi. Bütün olan olanları düşündükten sonra aslında kızın suçlu olmadığına karar verdi. Bunu yapmak zorunda kalmıştı. Çünkü aksi taktirde şimdiye kadar ölü olurdu. Sonuçta kız buraya kendi isteğiyle getirilmemiş, Jensen tarafından zorla sürüklenmişti. Buna kendisi de bizzat şahit olmuştu. Bu yüzden belki de kızı özgür bırakmak en iyisiydi. Nedense bunda yanlış bir şey göremiyordu. Garip bir şekilde bu kıza karşı içinin ısındığını hissetti. Hayatı boyunca birçok kadınla tanışmış ve birlikte olmuştu. Ancak hiçbirisi Katherine ile boy ölçüşemezdi. Jensen'a karşı geldiği ve Katherine'e yardım ettiği için hiçbir pişmanlık duymuyordu. Başta yardım etmekten çok uzaktı ve tereddütleri vardı. Çünkü, Jensen öğrenirse onu yaşatmayacağını biliyordu. Ancak şerefi üzerine yemin etmişti. Sözünden dönmesine ancak ölüm neden olabilirdi.
Neredeyse sınıra gelmişlerdi. Buradan sonrası başkasının topraklarıydı. Daha fazla devam edemezdi. Bir de güneş doğmadan geri dönmesi gerekiyordu. Fazla bir vakti kalmamıştı. Acele etmeliydi.
Kingston aniden atını durdurdu ve kıza dönerek önünde dikildi. "Buraya kadar. Sözümü yerine getirdim ve senin kaleden çıkmana yardım ettim. Bundan sonrasına kendin devam etmek zorundasın. Sana bol şans diliyorum." dedi tebessüm ederek.
Katherine, aniden önünü keserek onu durdurdu. "Sana gerçekten minnettarım. Açıkçası ilk başta sözünü tutmayacağına dair şüphelerim vardı. Ancak şimdi sözünün eri bir insan olduğunu gördüm. O kaleden ve Jensen'dan kaçmama yardım ettin." dedi utangaç bir şekilde yüzünün önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına iterek.
"Ben sadece sözümü yerine getirdim. Unutmadan, biraz ileride kalabileceğin küçük bir han var." dedi ve biraz düşündükten sonra ekledi: "Peki ya at? Onu ne yapmayı düşünüyorsun?"
Katherine atından aşağıya indi atın başını okşadıktan sonra dizginleri eline alarak Kingston'a uzattı. "Onu geri götürebilirsin. Şimdiye kadar kaçtığım fark edilmiştir ve ayrıca Jensen'ın atını alarak kaçmam onu çoktan sinir küpüne dönüştürmüştür. Bu kadarı benim için yeterli." dedi.
Kingston, atın dizginlerini kızın elinden almak için elleri birbirine temas ettiğinde ürperdiğini hissetti. "Bundan emin misin?"
Genç kız başını emin bir şekilde salladı. "Eminim. Tekrar teşekkür ederim, Kingston." dedi gülümseyerek.
"Benim için bir zevkti." dedi.
Katherine, dayanamayarak ileri bir adım attı ve Kingston'a yaklaştı. "Kingston," dedi çekinerek. "Anlattıklarım..." duraksadı ve devam etti: "Sana anlattıklarından sonra hiçbir şey söylemedin." dedi yere bakarak.
Kingston, eliyle kirli sakalını sıkıntıyla kaşıdı. Ne söyleyebileceğini bilmiyordu. Derin bir nefes verdi. "Katherine, seni suçlamıyorum. Buraya zorla getirildiğini ve yaptıkların için zorlandığını biliyorum. Sen sadece yapman gerekeni yaptın. Bu konu hakkında söyleyebileceğim bir şey yok." dedi ve Katherine'in birşey söylemesine müsaade etmeden "Hoşçakal, Katherine." dedi atını şahlandırarak. Ardından hızla ormanın içerisinde gözden kaybolana dek Katherine adamın arkasından baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Historical FictionLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...