12. BÖLÜM

34.4K 1.5K 52
                                    

Katherine, Jensen'ın ardından hızla kendisini attığı yerden kalkarak samanlara var gücüyle tekme savurdu ve bir hanımefendiye yakışmayacak bir şekilde sesli küfür etti. Bunun üzerine hayvanlar huysuzlaşmaya ve sesler çıkarmaya başladılar. Katherine hala inanamıyordu. Onu gerçekten bu leş kokulu ahırda mı bırakmıştı? Burada ne kadar kalacağını bile bilmiyordu? Onu burada tutmasına izin vermeyecekti. Ahır kapısının önünde dikilerek kapıyı açabilmek için bütün kuvvetini kullandı. Ancak nafileydi. Sürgüyü çektiğini duymuştu. Bağırdı... sesi kısılıncaya ve boğazı acıyana kadar çaresizce bağırdı. Ardından bütün çabalarının boşa çıktığını anlayınca kederle dizlerinin üzerine çökerek ellerini yere dayadı. Bütün bunların başına geldiğine inanamıyordu. Simon ile kaçarak evleneceklerdi. Ancak şimdi hayatta bile değildi. Yaşadığı olayları hatırlayınca gözleri doldu. Simon, onu her zaman çok sevmiş onun için bir sürü riski göze almıştı. Belki onu sevmiyordu ancak o iyi bir insandı ve onunla birlikteyken kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu.

Şimdi ise bir İskoç'la başı beladaydı ve bir türlü kurtulamıyordu. Ondan ne istiyordu? Başta atını bile çalmamıştı, sadece bulmuştu. Bir defa bile açıklamasına izin vermemişti. İnatçı domuzun tekiydi. Hiçbir şey dinlemiyor, kendi kafasına eseni yapıyordu her defasında.

Yerde oturdu ve dizlerini göğsüne doğru çekti. Ardından kollarını dizlerinin üzerine koyarak yüzünü kollarının arasına gömdü. Daha fazla dayanamayacaktı. Yaşadıkları ona eziyet gibi geliyordu. Bu kadarını kaldıramıyordu. Tekrar kaçamazdı. Sonsuza dek burada böyle yaşayamazdı. Özellikle bu şekilde olmazdı. Hayatı boyunca hep lüks içinde yaşamış, hiçbir iş yapmamıştı. Onun yerine yapacak düzinelerce hizmetçisi olmuştu. Fakat şimdi buraya geldi geleli bir sürü bilmediği işleri yapmış, sabahtan akşama kadar çalışmış ve Jensen'ın her dediğini yaparak ona hizmet etmişti.

Ahırın kokusu gitgide Katherine'in midesini bulandırmaya başlıyordu. Burada ne kadar süre kalacağını merak etti. Saçlarının arasına girmiş olan saman parçalarını teker teker özenle topladı. Üstü başı kir içinde ve berbat haldeydi. Üstelik yorgundu. Terden sırılsıklam olmuştu ve ahırdaki koku onun burnunu sızlatıyordu.

Ayağa kalkarak etrafı inceledi. Bir insan değil burada bir gün geçirmek, bir saat bile geçiremezdi. Özellikle Katherine gibi birisiyse, bu mümkün değildi. Saçlarını arkaya doğru toplayarak başının üzerinde topuz yaptı. Ardından eliyle terleyen yüzünü sildi. Üzerinde elbisesinden başka hiçbir şeyi yoktu. Bütün birkaç parça eşyası da handa kalmıştı. Şimdi ne yapacaktı? O kadar sinirliydi ki, yumruklarını sıktı. "Seni lanet olası herif. Senden nefret ediyorum!" dedi bağırmaya çalışarak. Ancak ses telleri kısılmıştı ve boğazı bağırmaktan ağrıyordu. Başını üzüntüyle eğdi ve sıcak gözyaşlarının yanaklarından aşağı yavaşça süzülmesine izin verdi. Bir elini alnına götürüp sert bir şekilde ovuştururken, diğer elini ise öfkeyle saçlarının arasına geçirmişti.

Saatler sonra ağlamaktan yorgun düşen Katherine'in gözleri şişmiş ve kan çanağına dönmüştü. Tekrar kapıya yönelerek son bir kuvvetle yumruk attı. "Lütfen, birisi beni duysun ve yardım etsin." dedi sesi çatlarken. Hiçbir ses çıkmayınca alnını kapıya dayayarak derin bir nefes çekerek ciğerlerine oksijen çekmeye çalıştı, ama ahırın pis kokusu yüzünden çektiği nefes güçlü bir öksürüğe dönüşmüştü.

Aniden kapıdan gelen bir sürgü sesi, Katherine'i kendine getirdi. Gelenin kim olduğunu görmek için bir iki adım sendeleyerek geri çekildi. Kapı açıldığında içeri girenin kim olduğunu gördüğünde sevinçten neredeyse çığlık atacaktı. Gelen Kingston'dı. Onu görür görmez boynuna sarıldı. "Kingston, inanamıyorum. Şükürler olsun. Saatlerce birisinin beni duyması için çabalıyordum." dedi ve bir adım geri çekilerek askerin yüz ifadesine baktı. Şaşkınlıkla öylece kalakalmıştı.

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin