7. BÖLÜM

46.8K 1.6K 25
                                    

Katherine, aklındaki sinir bozucu düşüncelerle birlikte dereye doğru ilerliyordu. Aklı hala Jensen'ın yaşattığı şoktaydı. Sırf kendisine gıcıklık olsun diye bütün bunları yaptığını biliyordu. Lanet olası barbar herif! Soysuz piç! Dereye onu birazcıkta olsa unutmak için gelmişti, ama yapamıyordu. Hala kendine engel olamayarak onu düşünüyordu. Gördükleri zihninde ona eziyet edercesine dönüp duruyordu.

Bir küfür savurarak, neredeyse düşecek olmasına neden olan takıldığı taşa tekme attı. "Hepsi o adamın suçu!" dedi sesli bir şekilde. Eğer gözünün önünde bilerek soyunmamış olsaydı, şimdi böyle şeyler düşünmezdi. Dikkatinin dağılmasının tek suçlusu Jensen'dı. Katherine kendisinden tiksindi. Nasıl olurdu da nefret ettiği adamın kendisini bu derece etkilemesine izin verirdi? Şu andan itibaren onu düşünmeyeceğine rağmen kendine yemin etti. Onun kendisini küçük düşürdüğü anları kendine hatırlamaya zorladı. Nefretle kaşlarını çattı. Hayatı boyunca nefret ettiği ilk ve tek adamdı o. Amcasından bu denli nefret etmemişti.

Su kenarında yaklaştığında, manzaranın tadını çıkartmaya başladı. Buranın manzarası mükemmeldi. Önüne uzanan yemyeşil bir çayır vardı. Ormandaki ağaçlar geniş ve uzundu. Kuşların ötüş sesleri ona huzur vermişti. En son böyle bir yeri ne zaman gördüğünü hatırlayamadı. Amcasının kalesinden hiç dışarı çıkmazdı. Sadece annesi, ölmeden önce onu böyle güzel yerlere götürürdü. Annesiyle geçirdiği zamanları hatırlayınca, yüzüne hüzünlü bir tebessüm yerleşti. Burayı çok sevmişti. Sık sık fırsat buldukça gelmeliydi buraya. Böylelikle boş zamanlarında o boğucu kaleden uzaklaşmış olurdu.

Derenin kenarına vardığında iri bir taşın kenarına oturdu. Eteklerini dizlerine kadar sıyırdı ve saçlarını geriye savurdu. Eline gelen ilk kıyafeti alarak dereye soktu. Ardından sabunla birlikle çitilemeye başladı. Bir iki gömleği de aynı şekilde yıkadıktan sonra gözünün önüne düşen saç tutamlarına üfleyerek geriye atmaya çalıştı. Bir başka gömlek alarak suya batırıp çıkardı ve elinde tuttuğu gömleğin Jensen'a ait olduğunu anladığında bu ironiye güldü. Bu bir şaka olmalıydı. Yalnızca birkaç dakika önce onu düşünmeyeceğine dair kendine yemin etmişti. Sinirle soludu. Bunların hepsi onun suçuydu. Onu istemediği şeye zorluyordu; itaat etmeye. Hayatı boyunca kimseye boyun eğmemişti. Bundan sonrada böyle bir şey olmayacaktı.

Aklına çılgın bir fikir gelmişti. Jensen'ın ne kadar sinirleneceği umurunda değildi. Madem bu şekilde oynamak istiyordu. O zaman onun kurallarına göre oynayacaktı. Elinde tuttuğu gömleği parçalara ayırmaya başladı. Onarılması imkansız oluncaya dek de tatmin olmadı. Eline geçen bütün gömleklerine aynısını yaptı. İçi biraz rahatlamıştı. Sinirleri biraz olsun gevşemişti.

Kalan bütün çamaşırları çabucak temiz bir şekilde yıkadı. Effie geleceğini söylemişti, ama gelmemişti. Demek ki işlerini bitirememişti. Aslında gelememesi iyi olmuştu, zira Effie'nin soruları Katherine'in diken üstünde oturuyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu.

Nihayet işini bitirdiğinde arkadan gelen bir hışırtı sesi duydu. Endişeli gözlerle sesin geldiği yöne doğru başını çevirdi. Eteklerini düzeltti ve ayağa kalktıktan sonra çamaşır dolu sepetini eline aldı.

Endişeli gözlerle etrafı incelerken, birkaç saniye sonra ağaçların arasından Bradley'nin kendisine doğru geldiğini gördü. Tuttuğu nefesini bıraktı. Hemen son bir defa daha eteklerini düzeltti ve Bradley'e döndü.

"Bradley, burada ne işin var?" diye sordu kibarca.

"Seni arıyordum. Mutfakta bulabileceğimi umuyordum, ancak orada da değildin. Effie'de bana burada olduğunu söyledi." dedi kızın nemli saçlarına gözlerini dikerek.

Katherine meraklanmıştı. "Neden beni arıyordun?" dedi. Elindeki sepeti yere bırakarak, Bradley'e doğru bir adım attı.

Bradley kıza yaklaştı. "Hayır, hiçbir sorun yok. Sadece seninle biraz konuşmak istedim."

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin