17. BÖLÜM

35.9K 1.5K 115
                                    

Katherine, loş ışığın aydınlattığı geniş koridoru hızla arşınlayarak odasına doğru, koşarcasına ilerledi. Kimsenin onu bu şekilde görme riskini alamazdı. Ciğerleri havasızlıktan yanarken, gözleri birisinin onu görebileceği ihtimaline karşılık her yerdeydi. Kulakları ise çıkabilecek en küçük sese hassaslaşmıştı. Gelen en küçük tıkırtı bile tüylerini ürpertiyordu. Bu korku ve endişenin sebebi Jensen olduğu için, ondan nefret etti. Kalbi ona karşı hiç durulmuyordu, aksine karşılaştıkları ve yaşadıkları her şey bu ateşi gittikçe körüklüyordu. 

Sonunda odasına ulaşabildiğinde, kapının kolunu kuvvetli bir şekilde çekti ve kendini hışımla içeri attı. Kapıyı ardından kapattıktan hemen sonra bedenini ahşap kapıya dayamıştı. Göğsü aldığı sık nefesler sebebiyle şiddetle alçalıp yükselirken, başı geriye düşmüş, bir eli hala tehlike devam ediyormuş gibi kapının kolunu sıkıca kavramıştı. Böylesine saçma bir şey yaşadığına hala inanamıyordu. Odanın tavanına bakarken, düşündükleri ve hissettikleri içinde bir kara duman gibi yükselerek büyüdü ve tüm algılarının kapanmasına neden oldu.

Katherine ne yaptığının, nerede olduğunun farkında bile değilmiş gibiydi. Birkaç dakika önce yaşadıklarını düşündüğünde, beklenmeden gelen bir selin suları altında sürükleniyormuş gibi hissediyordu. Yaşanan tüm o sahneler zihninden geçip giderken, yaşananlar ağır bir afet gibi ona zarar veriyordu. Nasıl böyle bir şeye cüret edebilirdi? Nasıl böylesine iğrenç bir adam olabilirdi?

Nasıl?

Kolları bitik bir yavaşlıkla aşağı düştü. Üzerine zorlukla tutunan elbise, bu hareketiyle aşağı düşerken, Katherine bunun farkında bile değildi. Öfkeden gözleri dolmuş, gören gözlerini bulanıklaştırmıştı. Göz pınarlarına dolan yaşlar, gözlerini yakmaya başlayınca onları kırpıştırdı ve gözlerine ağırlık yapan o damlaların yanaklarına doğru süzülmesine izin verdi. Hala Jensen'in nefesini yüzünün her yerinde hissedebiliyordu. Bakışları hala üzerindeymiş gibi tetikte ve öfke doluydu. Kontrolünü kaybederek bedenini kapıdan aşağı, zemine doğru düşürmeye başladı. Dudaklarını sıkıca birbirine kenetleyerek gözlerini yumdu. Jensen'in ona yaşattığı tüm bu saçmalıkları kafasından silmek, unutabilmek istiyordu.

Yanan ciğerlerini rahatlatmak istermiş gibi elini göğsüne götürdü. Ne düşüneceğini bile bilmiyordu. Bu... çok iğrenç bir durumdu ve bir daha asla onunla ne karşılaşmak, ne de varlığını hissetmek istiyordu. Ama maalesef onun topraklarında olduğu sürece bu mümkün değildi. Katherine, kaçma planı hakkında daha kararlı olması gerektiğini düşündü.

Kapının dibinde öylesine bitik bir şekilde oturmaya devam ederken, festivale dönmesi gerektiğine karar verdi. Onu bu şekilde tüketmesine izin vermemeliydi. Aksine, ona indirdiği her darbede daha kararlı ve güçlü bir şekilde ayağa kalkabilmeliydi.

Ayağa kalkarak eski ahşap dolabının yanına geldi. Önce, ayaklarının altında süründürdüğü yırtık elbiseyi çıkararak yatağın üstüne fırlattı. Sonra da başka güzel bir elbise giymek için dolabın kapaklarını gıcırdayarak açtı. Ama olan elbiselerinin hepsi eski püsküydü ve festival için giyebileceği başka güzel bir elbisesi de yoktu. Zaten dolapta olan elbiseler ona ait değildi.

Mağlup bir şekilde omuzlarını düşerek yatağının ucuna oturdu. Sıcak ve karanlık odası onu daha çok boğuyordu. Festivale gitmek, Kingston'la en azından bir dans daha yapabilmek istedi, ama kendinde o gücü bulamadı. Hepsi o aşağılık adamın yüzündendi. Zihnindeki tüm sağlıklı düşünceleri etkisiz hale getirmiş gibiydi. 

Çaresizlik içinde yataktan kalkarak pencereye yöneldi ve pencereleri açarak temiz havanın odaya doluşmasını sağladı. Kendisi de bu temiz havadan yararlanmak istercesine derin bir nefes çekmişti. Aldığı her yeni nefes, düşüncelerini kovalarcasına onları zihninin arkalarına doğru itmeye başladı. Kendine gelmeye, yaşananları aklından biraz da olsa atabilmeyi amaçlayarak orada dikilmeye, derin nefesler almaya devam etti.

Ateş ve BarutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin