BİR HAFTA SONRA
Güneş gökyüzünün en tepesinde yakıcı bir sıcaklıkla parlıyordu. Ağaçların dallarına tüneyen kuşlar, sabahın erken saatinde tatlı tatlı öterek insana başka bir huzur veriyorlardı. En azından Katherine kuşların ötüşlerini dinlerken oldukça huzurlu olduğunu hissediyordu. Yemyeşil otları ve yeni yeni yeşerip, kısa zamanda açan ağaç yapraklarının canlılığını dikkatle izledi. Doğa, her zaman bir insanın görüp görebileceği en güzel manzaraya sahipti. Daha tam olarak yaz ayına girmemiş olmalarına rağmen, bugün diğer günlere nazaran oldukça sıcaktı. Bu yüzden alnında biriken teri elinin tersiyle silerek dışarıya bakmayı sürdürdü.
Katherine, Cameron'ın şifalı otları ve özel bakımıyla çabucak iyileşmiş ve hemen hemen eski sağlığına kavuşmuştu. Artık hiçbir ağrısı yoktu, ama yara izi hala kırmızıydı ve görünen o ki, derin bir yara olduğu için izi hep orada kalacaktı. Bazı zamanlar, bilmeden yaptığı hareketlerden dolayı acı duymaya devam ediyordu, ancak en azından artık yataktan çıkmayı başardığı için seviniyordu. Cameron'a çok şey borçluydu. Onun mükemmel ilgisi ve ilaçları olmadan başarabileceğini pek sanmıyordu.
Penceresinin önünde dikilip güzel havayı izlerken bir yandan da deli gibi düşünüyordu. Daha doğrusu, Jensen gittiğinden beri çok fazla düşünüyordu. Artık kalede hiçbir iş yapmasına gerek yoktu, sonuçta artık o bir esir değildi ve yakın zamanda buradan gidecekti. Daha bunu kimseye söylememişti ve söyleyip söylememesi gerektiği konusunda da oldukça kararsızdı. Veda etmeyi sevmiyordu, burada gerçekten çok güzel ilişkiler kurmuştu ve öylesine yakın ve samimi olmuşlardı ki, bu güzel insanları nasıl arkasında bırakacağını düşünüyordu. Effie tıpkı bir kız kardeş gibiydi onun için, Cameron ise ona göre büyük bir abla, hatta bir anne gibi son derece şefkatli ve tatlı bir kadındı. Anne kız, kısa zamanda kalbinde büyük bir yere sahip olmuştu.
Diğer yandan da Kingston vardı. Gözlerinin içine sevgiyle bakan, onu dünyanın en güzel ve önemli insanıymış gibi hissettiren, harika bir adamdı. Katherine, Kingston'a karşı olan duygularını çok fazla düşündü. Ve en sonunda emin olduğu şey, onu sadece iyi bir arkadaş olarak seviyor olduğuydu. Birçok defa onu duygusal olarak sevmeyi denedi, ancak olmayacağını anladığında, bu ilişkinin yalnızca arkadaşlıktan ibaret kalması gerektiğine karar verdi. O mükemmel bir adamdı ve Katherine, onu kendisinden çok daha fazla hak eden bir kadınla mutlu olacağına inanıyordu. Zaten Katherine hiçbir zaman kendisine davrandığı gibi ona davranamazdı. Onun sevgisi öylesine mükemmel ve kusursuzdu ki, bazı zamanlar, Katherine gösterdiği sevginin altında ezildiğini bile hissediyordu, çünkü ona aynı sevgiyle karşılık verememek üzücüydü.
Effie ve Cameron'la bir şekilde vedalaşabilirdi, ama asla Kingston'a hoşça kal diyemezdi. Aklına hep festival akşamı dans ederken yaptıkları konuşma geliyordu. Ve Kingston, bir gün gidecek olma ihtimalini nasıl karşılayacağını sözleri ve ifadeleriyle anlaşılır bir şekilde göstermişti. Belki hiçbir şey söylemeden, öylece gidecek olmasına daha çok kırılacak ve üzülecekti, ama Katherine bir gün onu unutacak olmasını umuyordu.
Sonuçta zamanın çözemeyeceği veya iyileştiremeyeceği hiçbir şey yoktu.
Kingston'ı en son yaralandığı gün görmüştü. Aslında onu son bir defa görmek ve mümkün olan en güzel şekilde hatırlamak istiyordu. Ama o da ava gidenlerin arasındaydı ve maalesef onu bir daha göremeden ayrılmak zorundaydı.
Hala özgür olduğuna inanamıyordu. Jensen'in böyle bir şey yapacağını asla tahmin edemezdi, hatta hayallerinde bile görmesi imkansızken bir anda özgürlüğüne kavuşmuş olması heyecan vericiydi. Ama asıl sorun şuydu ki, buradan ayrıldığında nereye gideceğini gerçekten bilmiyordu. Ne bir kimsesi vardı, ne de gidecek yeri. Kadın başına, bu topraklarda nasıl yaşamaya devam ederdi, hiçbir fikri yoktu. Diğer yandan kendine inanıyor ve güveniyordu. Güçlü ve cesurdu, elbet başının çaresine bir şekilde bakabilirdi. Akıllı olduğu sürece her şeyi başarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Barut
Narrativa StoricaLord Worhington'ın asi ve gururlu yeğeni Katherine Blackstone, amcasının onu acımasız bir lord ile evlendirmesine izin vermemek adına İngiltere'den kaçar. Ancak işler planladığı gibi gitmez ve Jensen McGreen ile karşılaşma talihsizliğine uğrar. Yayı...