Cadı kate

1.5K 69 1
                                        

"Peki şimdi ne olacak bay john? Dediğiniz gibi çıkmadı. Tek yaptığımız onu yaralamak, zaten bi kaç güne iyileşir o yaralar! Ya o benim anne babamı öldürdü! Sevdiklerimi aldı elimden! Siz hala oturuyorsunuz!" Gözlerimden akan yaşı durduramadım. Yere çöküp kafamı bacaklarıma gömdüm. Sırtımdaki elin bay john'nun olduğunu biliyordum.

Hıçkırıklarım depoda yankılanmaya başlamıştı.

"Malia yapacak bir şey yok demicem. Eminim var. Bunun için 1 ay kadar uğraşacağım. İntikamımızı yani intikamını hep birlikte alacağız." Dedi. Gözlerini kaçırdı. Alberta baktım. Anlamıştı. "Biliyoruz bay john." Bana döndü.

"Neyi?"

Albert bana sinirle bakıyordu. Anlamıyorum neden söylemememi istiyordu?

Onu takmadım.

"Eşinizi emmet öldürdü! Ve bunu bizden saklıyordunuz. Kızın bağırın ama biz haklıyız bay john. Cadı kate'yide biliyoruz. Herşeyi." Dedim ayağa kalkarak.

Albert sinirle depodan çıktığında peşinden koştum. Son bir kez bay johna bakarak kapıyı sertçe kapadım.

"Albert!" Durdu ve bana döndü. "Anlamıyorum seni neden böyle yapıyosun? Her şeyi içine atıyosun." Ona sorarcasına baktım.

"Anlayamassın malia! Söylememeliydin onu!" Hızlıca yürümeye başladı.

"Özür dilerim!" Duraksadı.

Birşey demedi. "Konuşalım mı biraz?" Gözlerinin içine baktım. Derin bir nefes aldı.

Kabul etmişti. Bilmiyorum ama onu affetmek geliyordu içimden.

***

"Cadı kate'ye gidicem bugün. Yenemiyoruz. Şu halime bak. Paramparçayım. Onla anlaşma yapacağım. Benimle gelmek istersen diye.."

Bana baktı.

"Malia babam zaten daha önce anlaşma yaptı kateyle. Ama kate başaramadı. Canavar yapmakla eline bir şey geçmedi. Şimdi biz ölüyoruz. Kötü bir şey yapacak yine." Dedi. Kafamı Hayır anlamında iki yana salladım.

"Bu sefer öyle olmayacak. Ben gidiyorum ya gelirsin ya da kalır burda 1 ay boyunca babanı beklersin." Diyerek sandranın yanına gittim hızlıca. Sandraya albertla barıştığımızı anlattım. Onun beni canavarın yanında öyle kurtarması iyi bir şeydi. Sandra da bana hak vermişti.

***

Demek burasıydı. Uzun bir kule vardı. Kate uçabildiği için kapı en yukardaydı merdiven yoktu.
Bu arada albert gelmişti. Sandrada öyle. "Nasıl çıkacağız?" Bunu soran bendim. İkisine birden baktım. Albert, "onu çağıracağız." Dedi ve biraz daha kulenin yanına gitti.

Gelelim burayı nasıl bulduğumuza, bay john'un yardımıyla burayı bulmuştuk. Bize birşey anlatmasına gerek yoktu okumuştuk zaten. Tek gereken sorularımızı cevaplamasıydı. Onlarıda yapmıştı zaten. Şimdi bu ıssız, etrafı ağaçlarla ve sarmaşıklarla kaplı yere gelmiştik.

Albertın kükreme sesiyle düşüncelerimden uzaklaştım. Albert tekrar yanımıza geldiğinde, "kulede yok olmalı. Kimse bakmıyor. Gidelim." Dedi ve ilerlemeye başladı.

"Albert bekle! Biraz daha kalalım. Buraya kadar geldik sonuçta. Bu fırsatı kaçıramayız." Beni takmamaya çalıştı. Buraya zorla gelmiş gibi gözüküyordu hatta öyleydi bile. Zorlamadım tabii ki. Kendi isteğiyle gelmişti. Duygularım bir anda değişti. Ona ihtiyacın yoktu. O gidebilirdi. Belkide buraya gelmesi gereksizdi.

"Gidersen git! Şimdi düşündümde Albert! Sana ihtiyacım yok!" Diye arkasından bağırdım.

O sırada bir kadın sesi duyuldu. "Uzun zamandır kimse gelmiyordu bana! Gelin buyrun içeriye çocuklar!" Sevinçle söyleyen dalgalı siyah saçlı, siyah elbisesi ve elinde bir değnege benzeyen ışıltılı sopalı kadına baktım.

Kurt kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin