"Yani emmetın gittiğini mi söylüyorsunuz?!" Bana döndü bayan Kate. Yüzü endişeliydi. Bir şey yapmak istesede yapamıyormuş gibiydi. "Bilmiyorum! Kahretsin ki bilmiyorum!" Kendini sertçe koltuğa oturttu. Emmet.. O başka bir şehre gitmişti. Ya da biz öyle sanıyorduk. Neden gittiğini bilmiyoruz ama onun buraya gelmesi gerekiyordu. Dolunaya sadece iki hafta vardı.
"Gelmesi lazım, i- iki hafta var bayan kate." Kekelemelerim beni güçsüz göstermişti. Birisinin peşinden gitti desek, olmazdı. Saçma olurdu.
Kurtların yarısı buradaydı.
Bilmediğimiz bir şeyde olabilirdi ki, vardı bence.
"Gitmeliyiz!" Bayan kate aklını kaçırmış olmalıydı. Oraya gidemezdik. Olmazdı işte..
"Bayan kate, oraya kimse gidemez." Onu sakinleştirmek amacıyla elimi omzuna koydum. Kötü görünüyordu. Onun yüzünden insanların ölebileceğini düşünüyordu. Ki, öyleydi.
"Hayır Malia. Benim yüzümden hepsi. Ben giderim. Uçabiliyorum!" Ayağa kalktığında bay john onu bileğinden tutarak durdurdu. Albert, Sandra, Erica, Edward vardı. Ve bay john.
Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Hiç kimsenin fikri yoktu. Şunu yapalım diyen biri yoktu. Herkes karmakarışıktı.
"Bayan kate. Bir çözümünü bulacağım." Dediğinde bana baktı ve devamını getirdi, "olmassa eğer, gidiceğiz. Daha doğrusu bazı kişiler gidecek."
Ama olamazdı. Yani ben nedenini bilmiyorum ama.. Olamazdı bence.
"Hadi şimdi herkes dinlensin. Yeterince düşüncelerimizle yorulduk." Bay john Erica ve Edward'ı alarak gitti. Sandraya kaş göz yaptım gitmemiz için.
Oralı olmadı.
"Sandra bizde gidelim." Sandrayla gitmek üzereyken Albert'ta bizimle gelmeye başladı. "Sen Nereye?" Bana tuhafça baktı. "Size."
"Evine git bizde napıcaksın ki?" Bana alayla baktı. "Sence gider miyim?"
Gözlerimi devirdim. Bunu 'evet' olarak algılamamıştır umarım. Eve geldiğimizde salona geçip oturduk. "Eğer gidersek.. Kimler gidecek?" Diye konu açtım.
"Bilmiyorum. Babam, bayan kate ve ben olabilir." Ona alaycıl bir gülüş attım.
"Allah Allah? Sen niye gidiyormuşsun?" Daha sonra kendime çeki düzen vererek devam ettirdim, "burda ben varken?"
Bana küçümsercesine baktı.
BANA HA?!
"Bana o gözlerle bakmaya devam edersen oyarım." Gözlerinin şeklini gülümseme aldığında kendime gelmeye çalıştım.
"Hayır kanmayacağım sana. Öyle de bakma."
Ah, pekala. Beni affedin.
Gidip yanına oturum. "Pislik." Diyerek kollarımı beline sardım ve başımı göğsüne yasladım. "Aile var burda." Sandrayı unutmuş olacağız ki ona döndüm. Güldüm.
Hemen alberttan ayrıldım. "Bende geleceğim." Albertın bakışlarına maruz kalmadan sandra konuştu. "Bende. Bensiz naparsanız orda?" Dediğinde güldük Albertla.
***
"Evet gidiyorum. Bayan Kate'yle." Bay johna kötü bakışlarımı göndersemde beni takmıyordu.
"Bizde geleceğiz. Eğer hayır derseniz ne olursa olsun geliriz. Biliyorsunuz." Bana uzunca baktı. Biliyordu. Bayan kate uçsa bile süpürgesine tutunur yinede bırakmazdım.
"Tamam Malia. Öyle olsun." Bir an içimden 'tabii ki öyle olacak' demek istesemde yemedi, diyemedim.
Bayan kate bizden önce ulaşacaktı. Emmet'ın yerini Cadı Clara'dan öğrenmiştik. Aslında bay john öğrenmişti.
Bayan kate bizdeb öce varacaktı. Bizde koşarak, bazen yürüyerek varacaktık.
***
Geldik..
Evet şuan, burası.. Lüks, zengin insanlar yaşıyor gibiydi, yada öyleydi. O kadar güzeldi ki..
Büyük binalar.. Herşey vardı.
Karşımıza bizim yaşlarımızda olan sarı saçlı kahverengi gözlü bir çocuk çıktı. İlk başta gözlerimiz sarı olduğu için kurt olduğunu anlamıştık. "Merhaba, yeni olmalısınız."dedi tatlı sesiyle. Dıştan yetişkin gibi görünsede içten çocuk gibiydi sanki.
"Mer-" albert sözümü kesti ve bir adın önüme geçti. "Merhaba, ben Albert." Dediğinde çocuk bana bir kısa bakış attı. Gülümsedim. Alberta döndü.
"Bende, jackson." Dedi.
Albertı biraz yana ittikten sonra jackson'a baktım. "Burası neresi?" Dediğimde güldü. Ona 'neden gülüyorsun' gibi bir bakış attığımda konuştu. "Burayı herkes bilir. O yüzden." Dedi ve eliyle arkasını işaret ederek,
"Burası Kurtlar Şehri."
Bir daha ki bölüne görüşmek üzere.. :) votelerinizi ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Aman yani ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt kız
Teen FictionÖlüm canavarı, kurtların başı. Yıllardır ondan kaçarak yaşadım. Annemin babamın ölümü bu yüzdendi. Ne annemi ne babamı kurtarabildim. Bizi bulmayı başarıyordu bir şekilde, biz ise korkarak başka bir yerlere gidiyorduk. Bıkmıştım. Önüme benim gibi ol...