Dolunay

1.7K 82 1
                                    

   Wowohoww, işte beklenen gün..

:)

     "Hazır mısın malia?" Yüzü karmakarışık duygularla kaplı sandraya döndüm. "Yeterince hazırım. Sen? Ah, hayır seni sormayacağım." Zorla güldü.

Karmakarışıktı kafam. Ne düşündüğümü bilmiyordum şuan. İntikamımı alacak ya da o canavar tarafından bütün kurtlarla birlikte ölecektim. Heyecanlı değildim. Ne olacağı umrumda değildi.

Tek amacım engelleri aşarak hayatımı mahvedenlerden kurtulmaktı.

***

"Herkes planı biliyor. Bu gece ne olucağımız belli değil, bunu unutmayın. Sonunu düşünmeyin asla, ilerleyin." Yine tahmin ettiğiniz gibi bay john konuşuyordu. Bu iş için fazla sabırsızdım. Belkide çoktan canavar ormandaydı ne bekliyorduk ki? Tabii ki de bay john'u.

Sözünü kesmekten asla bıkmayacağım.

"Gidelim mi yoksa oturup sizi mi dinleyelim bay john?"

Göz devirerek önüme döndüm. Cevap vermemesi sinir olmuşa benziyordu. Sandraya, sol tarafıma döndüm. "Sandra, çok yaklaşma. Sevdiğim birini daha kaybetmek istemem." Dedim. Gülümsemedi.

Gülümseyemedim.

Bana içtenlikle baktı. "Sana bir şey olursa Malia, o zaman durum değişir." Cevap vermedim. Konuşmak değil gitmek istiyordum bir an önce. Ormanın karşısında kılıçlarla bekliyorduk.

"Hazır mıyız?" Bay john'a döndüm.

"Sizi bilmem ama ben çoktan hazırım."

***

Herkes diğerlerinin koşuş hızına göre koşmayı beceriyordu. Hızlı adımlarla ormanın en derinine gidiyorduk. En ortasına yerleştirdiğimiz aletin yanına. Daha doğrusu koşuyorduk.

Herkes durdu bir an. Bende onlardan sonra durmuştum. Ormanların herhangi bir yerlerinden hışırtıyı dinliyordu herkes. Tek bir soru ;

O burda mıydı ?

Kesinlikle burda olmalıydı. Bu saatte kuş olsa böyle ses çıkaramazdı.

"Bay john." Bay johh'un yanına ilerledim.

"Bir şeyler yapmalıyız. Böylece kalıp sesleri dinlemekle ne halt edeceğiz?" Bana döndü.

"Onun olduğundan emin olmalıyız Malia."

"O değilde kim böyle bir ses çıkarabilir?" Sesi tarif edemiyordum bile. Sinirlenmiştim şuan. Sadece bekliyorlardı!

Cevap vermedi. "Siz burda böyle beklemeye devam edin ama ben gidip o pislik canavarı alt edeceğim!" Sesim ormanda yankılanmıştı. Onların bana şaşkınca bakmasını umursamadım. Sesin geldiği yöne ilerledim. Sesim yüzünden biraz kesilmişti. Ama ot sesleri geliyordu.

Karşımdaki şeyle ağacın arkasına gizlendim. Göz ucuyla tarif edebileceğim kadarıyla siyah tüyleri ve yeşil gözleri vardı. Aya bakıyordu. Ve sanki ölecek gibiydi, Hasta gibiydi. Her neyse.

O kadar zamandır merak ettiğim canavarı şuan görüyordum işte!

Başlasam iyi olacaktı.

Güçlü bir çığlıkla canavarın bedenini kılıçla çizdim. Havaya uçtuğum için yere düştüğümde diken kolumu çizmişti. Canavar uzun bir kükreyişten sonra eliyle tam beni ezecekken yana kaydım.

Hızlıca ayağa kalkarak ayaklarının olduğu yere gittim. Ayağını kesmemle kükreyişi bir olmuştu. Bir kükreyiş daha geldi. O sırada bütün kurtları başta albert, bay john ve sandrayı gördüm. Bana son bir kez bakarak kılıçlarıyla canavarın bedenini kesmeye başladılar. Canavar bazı kurtları alarak fırlattı. Herkes onlara yardım etmek istesede şimdi sırası değildi.

Havaya atlayarak yeniden canavara doğru uçtum. Ama beni farketti ve eliyle bir hanlede yakaladı. Sandranın çığlıklar içinde kaldığını duydum. "Ne o?! Öldürecek misin beni?! Annem babam gibi öldürsene hadi! Sıkıyosa yapsana!" Tüm gücümle kılıcı gözüne soktum. Beni bıraktığında hızlıca yere düştüm.

Hayır, birisinin kollarına düşmüştüm!

Albert.

"Be- ben seni tuttum." Böyle bir Saçma bir cümleyi ondan beklerdim.

"Görebiliyorum!" Hemen kucağından indim. Teşekkür etmeyi unutmadım, içimden tabii ki.

Canavar kılıcı gözünden çıkardı tam benim yanıma attı. Sıyırmıştı.

"Malia! Uzak dur!" Albertin sesiyle ona döndüm. Bu sırada canavar beni eline almış ve ağaca fırlatmıştı. Ağaç kırılmıştı resmen!

Omzumdaki acıyı tarif edemezdim. Kırılmış ya da.. Bilmiyorum. Kolumun acısı ile tüm var gücümle kükredim resmen. Gözlerimin mavi olduğunu tahmin edebiliyordum. Bu durumlarda maviye dönerdi.

Uzun tırnaklarımla canavarın yüzünü yırtmaya başladım. Beni tekrar attı. Sandra o sırada canavarın ayağına bıçağını batırmıştı.

Yetmemiş olduğunu düşünerek tekrar tekrar batırıp çıkardı.

Gerisini göremedim. Gözlerim karardı. Yanıma birini geldiğini hatırlıyordum. Tek umduğum canavarı yenmiş olmasıydılar.

***

Vücüdumun ağrıları ile gözlerimi araladım. Karşımda sandra, bay john, erica, edward vardı. "Uyandı!" Sandranın çığlığı ile gözlerimi yumup tekrar açtım. "İyi misin?" Albertin saçma sorusuyla gözlerimle yaralı vücudumu işaret ederek "sence?" Dedim.

Bay john omzumdaki yaraya dokunduğunda inledim. "Yaran kötü durumda. Ağacın bir parçası girmişti. Aldık az önce. Ve şuan bu durumda. Kısa sürede iyi olacaksın. Vücudun kendisini yenileyecek." Dedi. Gözlerimi tamam dercesine kapatıpı açtım.

Bay john gittiğinde albertta gitmişti. sandraya baktım. "Bir şeyin var mı?" Sandra göz devirdi. "Beni boşverde, canavarı sor bence. Onu yenemedik malia. Herkes yaralandı. Sen bayılınca Albert seni kucağına aldı. Sonra canavar albertı eline aldı tabii senide. Fırlattığında ise albert seni korumaya çalıştı. Sırtını kılıçlardan birisi sıyırmıştı. Ama iyileşti şimdi." Dedi.

Tüm anlattıklarına şaşırmıştım. Alberta kızmıştım. Ama o yine beni korumuştu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne canavarı ne de karmakarışık olan duygularımı napacağımı bilmiyordum. Birde Albertı tabii ki...

Kurt kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin