~ ALBERT ~
Onu korumam gerekirken yere yığılmış dizlerimi kendime doğru çekmiş ve kafamı bacaklarıma gömüp kendimi korkak olarak gösteriyordum. Bunu yapmamalıydım. Şimdi herkes bana bakıp 'ne kadar da korkak, bir kere olsun başını kaldırmadı.' Diyebilirdi. Desinler, umrumda değildi. O nerede bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum. Eğer öğrenirsem gidip onun cansız bedenine sarılabilirdim. Sonra nefessiz kalabilirdim, sonra da kalbim dururdu. Buda önemsizdi. Bana sürekli inat olsun diye yaptığı şakalar yoktu, kavgalarımız yoktu, jacksonla konuştu diye kıskanıcak bir durum yoktu. Bunları boşverin en önemlisi ; o yoktu. O olmadan hiç biri olmazdı zaten. Kim bilir o gece en son bana sarılışıydı. Kim bilebilirdi bunu? Bilseydim bırakmazdım zaten. Bilseydim onunla beraber benle ölürdüm. Zaten şuan ölmedim mi?
"Sen hala ölü müsün?" Gelen sesi takmadım. Kim olduğunu anlamamıştım. Çünkü dikkate almamıştım. Alsam sanki Malia'yı tekrardan getirecekti.
"Hadi ama dostum, kendine gel." Omzumdaki el sırtıma doğru kayıp sıvazlamaya başladı. Bu Edwart'tı. O sessiz olan çocuk şimdi konuşuyordu. Kardeşimle birlikte olan çocuk. Şimdi neden size onu tanıtıyorum ki? Kafayı yemiş olabilirdim.
Ama tek isteğim Malia gibi hayata son vermekti. Buna izin vermiyorlardı işte. Bir an olsun yanımdan ayrılmıyorlardı. Bu sinirime dokunuyordu ama birşey gelmiyordu elimden. O da son nefesini verirken birşey gelmemişti elimden. O siyah iğrenç iksirde işe yaramamıştı. Hepsi boş işti.
"Bence kaldırmalıyız. İki hafta oldu. Eve kapanık." Gelen grup konuşmalarından birini duyduğumda daha sarıldım kendime. Bu ağlamaktan şişik gözlerimi, hala dökülen bitmeyen göz yaşlarımı görmelerini istemiyordum. Ara sıra nefesimi tutup kendimi boğmaya çalışmam dışında intihar etmeye çalışamamıştım. Sonuç zaten negatifti.
Ani gelen merakla kendimden habersiz, "nerede o?" Deyip ayağa kalktım. Şimdi düşüncelerimin hepsi teker teker çöpe gitmişti zaten. "Albert, lütfen. Bunu senle bir daha bunu sormaman gerektiğini konuşmuştuk." John'a baktım. Baba kelimesini duyunca bile iğreniyordum. Değeri yoktu artık. Ona sorduğumu bile hatırlamıyordum. "Söyleyin!" Sinir, öfke değildi bu. Sadece ifadesizce bağırmak. Ne hissetiğimi bile bilmiyordum ki. O kadar çok seviyordum onu. İki hafta geçmişti ama bana yıllardan bile uzun gelmişti. Sanki bir gün onsuz bir yıl geçirmişim gibiydi. Erica'ya baktım. Kardeşimdi o benim. Söylerdi bana. Benimle göz göze geldiğinde özür dilercesine baktı. "Üzgünüm abi.." Öyle içtenlikle söylemişti ki.. Yinede aldırmadım. Söylemesi gerekirdi. Hızlıca beni tutmalarını sağlamadan kapıya yöneldim. Ani haraketimle farkına varmamışlardı. Dışarıya çıkıp ormana doğru gittim. Sanırım başarmıştım. Galiba iki hafta öncesindede bu olmuştu ama kendimi evde bulmuştum yine. Ama bu sefer değil. Koşarak derinliklere doğru koştum. Sanki orman sonsuz gibiydi. İleriye baktıkça ağaçlar çoğalıyordu. Kuş sesleri eskiden huzur getirirken şimdi bir hiçti. Ayağım dala çarptığında yuvarlanıp kendimi yerde buldum. Acıyı, kanamayı umursamadan yer de parlayan şeyr baktım. Kolye olmalıydı.
Elime aldığımda ipinin toğrağın içine gömülmüş olduğunu farkettim. Çektiğimde sonunda tamamı geldi. Bu.. Tanrım..
Malia'nın kolyesiydi bu. Ama.. O.. Nasıl..
Kolyeyi aldığım yere baktığımda mezar olduğunu anlamıştım. Belliydi zaten. Kim olsa anlardı. O zaman..
Gerçekten mi?
Nefes alamıyordum. Nefes almayı unutmuştum. Kalbim yavaşlamıştı. Gözlerimi ilk defa kırpmamıştım. Rekor kırmış olmam lazımdı. Mezar ve Malia'nın kolyesi..
![](https://img.wattpad.com/cover/115508623-288-k687196.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt kız
Fiksi RemajaÖlüm canavarı, kurtların başı. Yıllardır ondan kaçarak yaşadım. Annemin babamın ölümü bu yüzdendi. Ne annemi ne babamı kurtarabildim. Bizi bulmayı başarıyordu bir şekilde, biz ise korkarak başka bir yerlere gidiyorduk. Bıkmıştım. Önüme benim gibi ol...