"Sen oldukça"

855 46 3
                                    

     İki gün olmuştu. Ve ben hala karar verememiştim. Beş günüm kalmıştı.

Ve şuan bütün ekip, ben, Sandra, Albert, Erica, Edward toplanmıştık.

Şişe çevirmece ; klasik oyun. Özel sorular. Cesaret isteyen istekler.

"Ya ben oynamayacağım." Diye homurdandım. Sandra da ofladı. "Küçük bir oyun oynuyoruz işte." Dedi.

Sandra çevirdi. Heyecanlıydı. Her zman böyleydi, neyse. Enerjik bir kızdı kısaca.

Sandra edwarda soracaktı.

"Doğruluk mu cesaret mi?" Edward anında cevap verdi. "Doğruluk." Deyip göz kırptı. Sandra biraz şaşırmıştı. Erica nedensizce sinirli bir şekilde sandraya bakıyordu.

"O zaman.. Hoşlandığın biri var mı?" Dediğinde sandraya iğrenerek baktım. Neden herkes böyle sorardı? Gidin, iyi misin diye sorun. Daha iyi.

Edward biraz düşündükten donra cevabını verdi. "Var. Aşığım. Hoşlantı değil. Ve kısa zamanda bunu ona söyleyeceğim." Dediğinde baya açıklama yaptığı için onu alkışlayacak gibi oldum ama son anda rezil olmak aklıma geldi.

Rezillik bu, boru değil!

Şişeyi edeard çevirdiğinde oyunun başlayışından beri yüzüncü kez devirdiğim gözlerimi yüzbir yaptım, saymadım tamam mı?

Benimle erica arasında durdu. Garip bir şey soracak değildim. Ama sandraya öyle bakması.. "Doğruluk." Ben sormadan demişti.

"Pekala, bu grupta birinden nefret ediyor musun?" Dediğimde gözü anında yeniden sandrayı buldu. "Evet." Dedi ve tekrar gözlerini bana çevirdi. Bir dahaki soruda bunu soracaktım. Ya da sandraya sordurtacaktım. Bana gelmeyebilirdi.

Erica şişeyi çevirdi. Bu sefer o bana soruyordu. Garip.

Bende direk "cesaret" dedim. Şişe çevirme oyununda ilk cesaret diyen biri olarak tarihe kazındım. Tamam.

"İddalı." Dedi ve dudağını yaladı.

"Albertı öp." Gözlerim açılırken onun neden bunu yaptırdığına şaşmıştım. Bizi, pardon onu ve beni istemeyen erica bunu mu söylüyordu? "Ne?" Albert hiç bir şey demiyor bir ericaya bir bana bakıyordu. "Erica başka bir şey söyle. Bu çok ileri oldu." Sandranın konuşmasıyla erica bunu bekler gibi sinirle, "sen karışma!" Dediğinde sandra da sinirlenmişti.

"Bu olmaz erica. Yapmayacağımı biliyorsun." dediğimde gözlerini devirdi. "Bu bir oyun." Dedi.

"Ve bu oyunda düzgün oyunlar oynanır. Senin dediğin gibi öpmek değil!" Sandra sinirle ayağa kalktı. Herkes ayağa kalkarken en geç ben kalkmıştım. "Albertı ve Malia'yı istemeyen sensin erica! Şimdi bunları söyleyemessin.!" Dedikten sonra kolumdan çektiği gibi beni sürüklemeye başladı sandra. "Bana bak sandra!" Sandra ani bir şelilde durdu. Sertçe ericanın yanına gitti. Gerçekten kavga çıkacak gibiydi. Çok yakındılar. "Baktım erica. Ve hangi yüzüne bakmamı istersin diye soruyorum? Hangisime bakayım?" Dediğinde erica sinirlenmiş görünüyordu. Gözleri gerçekten.. Her neyse ikisininde öyleydi.

Erica bir şey diyecekken ben durdurdum.

"Erica! Haddini aşıyorsun." Dediğimde olaya albert dahil oldu. "Asıl siz aşıyorsunuz." Dediğinde ona alayla baktım. "Seni öpmek istememem doğal bir şey! Bunu birde erica söylüyor! Gelmiş birde siz haddinizi aşıyorsunuz diyorsun!" Dedim.

Hızlıca sandrayla eve gittik. Sandra sinirden e yapacağını bilememişti. Kendini banyoya attı direk. Onu tanıyordum, kesinlikle orada bir saatten fazla kalacağı kesindi.

Bu sırada son okuduğum kitabı okumaya başladım. Kitapta bir kadının iki hayatınıda anlatıyordu. Birisi gerçek hayat diğeri ise, rüyaydı. Rüya da evli, gerçekte bekardı. Çok güzel bir kitaptı. Okudukça bağlayan bir kitaptı.

Baya bir sayfa okuduktan sonra balkona çıktım. Bu balkon kesinlikle iç açıcıydı. İçini ferahlatıyordu.

Sallanan sandalyeye oturdum. Ormanı izlemeye başladım. Gerçekten bunca şey gerçek miydi diye düşündüm. Kurtlar? Ölüm canavarı? Cadılar..

Belkide bir rüyaydı. Ama bu kadar gerçekci olamazdı. Yani neden bizdik? Bunu merak ediyordum. Ama bir okadar da öğrenmek istemiyordum. Sanki her an kötü bir şey çıkacak gibi yine yıkılacak gibiydim...

"Kavgadan sonra bu hale gelmeni tahmin etmezdim."

Albert!

"Sürekli ani bir şekilde gelmenden hoşlanmıyorum." Dediğimde güldü. Nesi komikti?

"O zaman ani bir şekilde gelemeyeyim." Dediğinde sallanan sandalyeye yanıma oturdu. "Git burdan! Bide gelmiş yanıma oturuyorsun!" Sessiz bağırmıştım. Sandra duymamalıydı. Gerçi uzun sürerdi çıkması ve su sesinden duymazdı. Yinede belli olmazdı.

"Nerene oturmamı istersin?" Allah aşkına sinirlenmeyerek beni mi sinir ediyordu bu?

Evet.

Tamam.

"Git burdan Albert! Sandra sana yeterince kızgın. Seni görürse.."

Hayır, bu söz kesme olayını kesinlikle kimseye veremem. Ama albert alıyordu!

"Evet evet, gelicek öldürücek falan.. Boşversene, sen oldukça yanımda hiç birşey umrumda değil." Dediğinde bir an gözlerimi kaçırdım. Anlamamazlıktan geldim. "Bak ben burdayım diye dayak yemiyeceğini falan zannediyorsan yanılıyorsun. Çünkü seni öldürenler arasında iki kişi var ben ve sandra!" Onu itmeye çalıştım. Bir gıdım gitmemişti. Ondan güçlü olmama rağmen!

"Güç demiyeceğim kesinlikle kilo!" Sırıtarak kaslarını gösterdi. "Cidden misin?" Saçma soru sorduğunda yüzümü ekşiterek baktım. Güldü.

Halime güldü.

BANA GÜLDÜ.

"Sen kimsin benim tipime gülüyorsun?" Tamam biraz çocukca olabilir. Saçmalıyordum onun yanında!

"Uykum var. Sessiz ol." Dediğinde başını bacağıma koydu. Şaşkınlıkla onu izliyordum. Bir eli dizimin üstündeydi. Titiriyordum resmen! "Na-napıyorsun?!" Bana cevap vermedi. Kısacası aldırmadı!

"Git evinde uyu! Seninle uğraşamam!" Dediğimde homurdandı. "Lütfen." Ah! Hayır, bu ses tonuyla konuşma. O zaman seni çocuk gibi sevesim böğrüme basasım geliyor. Huh! Tamam.

Ses çıkarmadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Onu üstümden itebilirdim. Ama yapmadım. Nedeni, yok.

Biraz daha yayıldı. Bravo! Ben nerede uyuyacağım? Çok güzel soru. Bunu ona sorsam, Matematik dersinde işlenen A otobüslü ve B otobüslü soruyu çözer gibi bakardı. Tamam
saçma oldu bu örnek.

Kolumu sandalyeye dayadım başımda kolumdan destek alarak gözlerimi kapattım.

Bu bölümü yazarken nedense başlıktan dolayı sürekli aklıma Aleyna Tilkinin 'sen olsan bari' şarkısı geliyordu. Garip. Tuhaf. (Vote ve yorum lütfen. :) . Bana kızmayın bunu yazdığım için sürekli ltfn.. )

Kurt kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin