Bölüm-8: Konuşma

7.6K 707 46
                                    

"Artık dışarı çıkmalısın. Baban sinirlenmeye başladı hayatım."

Cevap olarak yanıbaşımdaki komodinin üzerindeki vazoyu kapıya fırlattım. Vazo şıngırdayarak irili ufaklı parçalara ayrıltı.

Kapının önündeki annemin kapının önünden uzaklaşan ayakkabı seslerini duydum. 2 gündür kendimi bu odaya hapsetmiştim ve dışarı çıkmayı reddediyordum. Derek ve Nicola'nın bana olan ihaneti ortaya çıktığından beri bu böyledi. Onlardan, başka hiçbir şeyden olmadığı kadar nefret ediyorum.

Onlar gizli geçidimden kaçınca kendimi odamda gözlerim ve ellerim bağlanmış ve hiç olmadığı kadar aşağılanmış bir şekilde bulmuştum. Oda kapımı kıran muhafızlar beni hemen çözmüş ve ailemle birlikte sığınağa yerleştirmişti. Babam bana nefret dolu gözlerle bakıyordu ve annem de beni her zamanki gibi küçümsüyordu. Haksız sayılmazlardı, onları arkadaşım diye evime sokmuştum hatta Derek'e bir zamanlar gizli geçidimin yerini bile göstermiştim. Ama malikanede bir güvenlik zafiyeti olduğunu da kimse inkar edemezdi ve bu da benim sorumluluğumda olan bir mesele değildi.

Sığınak rei ailemiz için bile fazlasıyla büyüktü, bu yüzden istediğim zaman saklanabiliyor ve ailemin kınayıcı bakışlarından uzak durabiliyordum. Ama kendimden kaçmam mümkün değildi. Ben. Ben, Lydia Greendoor. Herkesi parmağında oynatan, herkesin her zaman korktuğu. Birilerine güven kapılarımı açınca, birilerini gerçekten sevince başıma bunların gelmesi haksızlıktı.

Ailem beni kınıyordu çünkü tüm ülkeye rezil olmuştuk ve malikanedeki güvenlik zayıflığı ortaya çıkmıştı. Gerçi malikanede yaşananlar tam olarak haberleştirilmemişti ama halkın haberi olmasa da sosyetenin dilindeydi. Ve bu ailemiz için yeterince büyük bir utançtı.

Derek ve Nicola ise çoktan vatan haini ilan edilmişlerdi ve bültenlerde sabah akşam ARANIYOR haberleri dönüyordu. Yakalanmaları an meselesiydi.

Ama bu benim içimi ferahlatmak için yeterli değildi.

Ellerimle gözlerimden dizlerime damlayan yaşları sildim. Dizlerimi karnıma çekmiş ve yatak başlığına yaslanmış şekilde acınası bir haldeydim. Saçlarım hiç olmadığı kadar karışıktı, tuvaletimdeki aynadan bunu görmüştüm. Aklımın da en az saçlarım kadar karışık olduğu aşikardı.

Lois onların hain bir örgüte dahil olduğunu söylemişti. Özgürlükçülerin ayakçıları gibi bir şey mi diye sormuştum. Onlardan bağımsız ve tamamen kurulu düzenimizi yıkmaya yönelik bir örgüt olduğunu söylemişti. Ülkeme dair hiçbir şeyden haberim olmadığı için o sırada kendimden bir kez daha nefret etmiştim.

Bacaklarımı yataktan sarkıtıp aşağıya indim. Yüzüme yapışmış saç tellerimi elimle geriye ittirdim. Katlanmış bluzumu düzeltim. Burnumu çeke çeke tuvalete gittim.

İnsan eğer bir şeylere yeniden başlamak istiyorsa kendinden başlamalıydı. Duş almak intikam planları oluşturmak demekti benim gözümde. Kendimi soğuk suyun altına soktum ve beynimde onlarca plan yapıp sonra da bozdum.

Çıktığımda buğulanmış aynadan yansımama baktığımda artık acınası bir halde olmadığımı görebiliyordum. Artık karşımda yeşil gözleri kısılmış ve planları olan bir Lydia vardı.
...

"Selam Lois."

Çalışma masasında oturan ve arkası bana dönük olan Lois yüzünü bana döndü. Gözleri kısılmıştı, şaşırdığında hep böyle yapardı. Süslenmiş püslenmiş her zamankinden bile bakımlı halimle beni karşısında görmeyi beklemiyordu.

Siyah topuklularım parkeler üzerinde sesler çıkarıyordu. Lois'in masasının yanındaki tekli koltuğa oturdum.

"Hain Nicola'nın ağabeyinden ne haber?"

10Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin