Babam hapisten çıkmıştı ve benim bundan haberim yoktu. Hapise ne için girdiğinden olmadığı gibi çıktığından da olmamıştı. Kendimi suçlamalı mıydım? Hayır. Başka pek çok şeyde bunu yapabilirdim ama bu konuda yapmayacaktım. Bu tamamen Damon'ın suçuydu.
Sevinç ve hüznü birlikte yaşayan tüm insanların burukluğunu yaşıyordum. Belki de Derek ile çıktığım bu yolun sonunda babamı görebilecek olmamın umudu ve Damon'a olan kızgınlığım birbirine karışmıştı.
Babam. Onu görmeyeli o kadar fazla zaman olmuştu ki. Değiştiğine eminim. Benim de değiştiğim gibi.
Derek bendeki değişikliği fark etmiş olduğundan yürürken sürekli bana bakıp duruyordu. Bu, bir süre sonra rahatsız edici bir hal almış olsa da ona kızamayacak kadar mutluydum.
Şimdi Hropolis'e varmak benim için daha da önemli olmuştu. Çünkü orada babam vardı. Peşimde Lydia, hedefimde babam varken vazgeçmem imkansızdı. Başarısızlığa uğramamak için elimden geleni yapacaktım.
Tam Derek'e babamla ilgili birkaç şey sormak için ağzımı açtığımda yükseklerden gelen bir ses duyduk. Bu ses kesinlikle bir hava aracından geliyordu.
"Eğil."diye seslendi Derek. Eğildim. Kendini eğilmiş vücudumun üstüne siper etti ve birlikte koşmaya başladık. Kendimizi çalılıkların arasına attığımızda hava aracından gelen anons kulaklarımızda çınlıyordu.
"Nicola Keltz ve Derek Mccartey orada olduğunuzu biliyoruz. Ortaya çıkın."
Çömelmiş vaziyette olan Derek ile göz göze geldik. "Bizi nasıl buldular?"diye sordum fısıltıyla. Bilmiyordu. Bilemezdik. Bizi bulmalarına imkan yoktu çünkü.
"Ne yapacağız?"diye sordum.
Bir fikrinin olmadığını biliyordum. Burada tamamen kapana kısılmıştık.Çevremize bakındı. Bir fikir bulmuştu. "Nefesini ne kadar tutabilirsin?"
Oysaki ben trenden atlamak zorunda kalmanın başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu sanıyordum.
...Yürümeye devam ederken kapüşonumda birikmiş suları sıkıyordum. Dinlenecek vaktimiz yoktu, bunu her ikimiz de biliyorduk.
"Bizi tekrar bulurlar mı?"diye sordum. Çünkü dereye dalıp karşı kıyıya geçme seansımız boyunca bana bir hafta yetecek kadar su yutmuştum ve kurtulmak için bu tarz bir şeyi tekrarlamaya niyetim yoktu.
"Bilmiyorum."diye soğuk bir cevap verdi. Tamam, bunu ben istemiştim yani aramızın soğuk olmasını. Ama haksız değildim. Bu konularda kafam hep karışıktı. Üstelik de böyle bir durumdayken bir de aşk hayatımı düşünmek sanırım biraz ayıp kaçardı.
"Bak rehber sensin biliyorum ama yolun ortasından değil de biraz ağaçların altından yürümeye ne dersin? Tepemizde hava araçları uçuyor, bilmem farkında mısın?"
Yüzünü buruşturup yanıma ağaçların altına geldi. Bunalmış görünüyordu.
"Bizi bulamamalıydılar. Şimdiye kadar kimseye görünmedik bile."
"O kadın nerede indiğimiz söylemiş olmalı."
"Yine de bulamamalıydılar."
"Aslına bakarsak teknik olarak hala bulamadılar."dedim.
Bana ters ters baktı.
Ama yol arkadaşı bendim. Ve bana ne kadar kızarsa kızsın benimle yürümek zorundaydı.
Tarlaların ve bahçelerin arasında yürüyorduk. Ellie bereketli toprakları olan bir ülkeydi. Ve bu bizim gibi kaçakların oldukça işine geliyordu.
Dinlenmek için kendimize yeni bir bahçe seçtik. Sonsuza kadar yürüyemezdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10
Science FictionEğer son derece güzelseniz 5. katta, sporcuysanız 6. katta, sanatkarsanız 7. katta, zeki ve becerikliyseniz 8. katta, eğer bunların çoğuna ya da birden fazlasına sahipseniz 9.katta, bunlardan birkaçına sahip ve zenginseniz 10. katta kalırdınız. Eğer...