Bölüm gecikti ama sanırım normale göre daha uzun bir bölüm oldu. Belki istediğiniz türden bir 'hareket'i bu bölümde de bulamayacaksınz. Ama inanın bana, bazı yerleri elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım, belki okurken fark edersiniz. Yine de bu bölümdekileri yazmak istedim çünkü bu yazdıklarımı çok önceden kurmuştum.
Beğenmenizi umuyorum. İyi okumalar.
Spor sınavında herhangi bir branş seçmeme aptallığında bulunduğum için rastgele seçimle bana ten çıkmıştı. Yalnızca birkaç kez abimle ten oynamıştım. Onu da abim para kazanmak için şehirdeki zenginlere ten öğretmenliği yaptığı sıralarda... Onun ten öğrenmesi hiç zor olmamıştı. Bir şeyleri öğrenmek istediği zaman önce izler ve sonra başarılı bir şekilde uygulardı. Benimse yüzlerce kez tekrar etmem gerekirdi ki böyle yaparak abimin ilk denemesine ancak ulaşabilirdim.
" Bir 10 olarak nasıl ten oynamayı bilmediğine şaşıyorum doğrusu. 10'ların klasik oyunudur ten." dedi Rockelle bulunduğumuz soyunma odasında daldığım düşünceleri bozarak.
" Bilmiyorum demedim Rockelle. Sadece oynamayalı çok oldu, muhtemelen unutmuşumdur demek istemiştim."
Rockelle sarı uzun saçlarını toplamak için üçüncü denemesini yaparken öfledi. Yine saçlarını toplayamamıştı. Sonunda saçlarını bıraktı ve bana döndü
" Tamam Nicola, harikasın. Bilmediğin bir şey yok. Şimdi saçlarımı toplamaya ne dersin o yetenekli parmaklarınla?"
Bir yandan gülerken bir yandan saçlarını toplamak için uzandım. " Dalga geçmeyi bırak. Yanlış anlaşılmak istemiyorum sadece. Ayrıca ten oynamakta gerçekten de iyi değilim. Abim bir keresinde ten öğrettiği yedi yaşındaki bir çocuğun benden daha iyi ten oynadığını söylemişti."
Rockelle'in gülmesini beklerken o fısıldadı. " Sessiz konuş. Az önce Katriane bizi dinliyordu."
Harika! Katriane'ın zayıf yanlarımı öğrenmesi benim için gerçek bir felaket olur. Özellikle de benden intikam almaya çalıştıkları sıralarda.
" Neyse.." dedim Rockelle'in saçlarını toplamayı bitirip ayağa kalktığımda. " Gidip sınavdan önce biraz alıştırma yapmalıyım."
" İyi şanslar." Rockelle uzanıp bana sarıldı.
" Sana da." dedim ve onun sarılışına karşılık verdim.
İyi bir arkadaşınızın olması harika bir şeydi.
Tabi, gizli yanları olmadığı sürece.
...
Yaptığım birkaç deneme sonucunda vasatın üstünde bir performans sergileyebileceğimi anlamıştım. Ten çok da kolay bir oyun değildi zaten. Büyük Savaş öncesinden kalmaydı. Elinizde iki el boyunda kalkana benzer bir araç olurdu. Oyun sahada oynanırdı ve ortada da bir file olurdu. Oyunun amacı pon adı verilen topu karşı sahaya atmaktı. Kazanmak için gerekense rakibinizden önce on sayı kazanmaktı.
Ten oyunun sınavının yapılacağı saha kapalı beyaz sahaydı. Bu sahada her yer gözünüzü alacak kadar parlaktı ve beyazdı. Ben etrafı incelerken kızların sınavını yapacak olan Bayan Norm sıraya geçmemizi işaret etti.
Yerimi aldığımda sahanın kenarındaki büyük kırmızı ekranı ve etrafındaki sporcu hocaları fark ettim. Hocalar perdeyle uyumlu giyinmişlerdi -kırmızı- ve perdenin hemen yanındaki yerlere oturmuşlardı. Muhtemelen bize not verecek olan onlardı.
" Nicola Keltz." diye adım metalik bir sesle yankılandığında bir adım öne çıktım. İlk çıkmış olmam bir şanssızlık değildi. Toplamda on kişi vardı zaten ve çoğu da bu oyunu çok iyi bilen 10'lardı. Adınız ve rakibiniz perdeye beyaz harflerle yansıyordu. Bu yüzden rakibimi beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10
Science FictionEğer son derece güzelseniz 5. katta, sporcuysanız 6. katta, sanatkarsanız 7. katta, zeki ve becerikliyseniz 8. katta, eğer bunların çoğuna ya da birden fazlasına sahipseniz 9.katta, bunlardan birkaçına sahip ve zenginseniz 10. katta kalırdınız. Eğer...