Şimdilerde çok kırgın ruhum,ruhuna.
****
//Savaş Demir'in anlatımından...//
Bazen hayat büyük acılar bırakıyor avuçlarımıza.Beynimizde paramparça oluyor umutlar,cam kırıkları gibi oradan oraya değince yakıyor canımızı.Ve artık anlamalıyız ki,her insan zamanın dünya üzerinde bıraktığı birer yara izidir.
Boş bira şişeleri,yüzümü yalpalayan rüzgar,kurumaya yüz tutmuş,alkolün renklendirdiği dudaklarım...O hiç tutmasına izin vermediğim ellerime baktım.Moraran parmaklarımı görse ne çok üzülürdü diye geçirdim içimden.
Bir hafta olmuştu.Onu kollarımda götürüp hastaneye bırakalı,o uyanana dek hastane koridorlarında bekleyeli tam bir hafta olmuştu.Beş gündür uyanıktı ve dün taburcu olmuştu.Sürekli Efsane ve Mine'yi arayıp talimatlar verecek kadar bıktırmıştım onları.Açelya ise onun yüzüne bakamayacak oluşuma rağmen sürekli beni soruyormuş.Ona göre hastanede olmasına,vurulmasına rağmen bir kez olsun yanına gitmeyen,onu aramayan bir adamım.
Gerçek dünyada ise,kendini harap etmiş,gidip onu kucaklamamak için kendini zorlayan aptalın tekiyim."Savaş,kalk abicim.Eve gidip görmezsen şu kızı, sen hastanelik olacaksın.
Ayağı kalkmış kalkmamı bekleyen Kıvanç'a baktım.Dudaklarımdan alayla bir gülüş çıktı.
"Yüzüne bakabilir miyim sanıyorsun?Bırak öleyim işte. Bıraksan olmaz mı?"
Etrafıma göz gezdirdim. Oturduğum bu tepe Zeus'un Hera'ya aşık olduğu yerdi rivayetlere göre. Eğer benim yüzümden ölümün kıyısına gelmeseydi, bu uçurumun kıyısına getirecektim onu. Bu sefer elimi uzatmamı beklemeden tutacaktım ellerini, parmak uçlarından öpecektim. Beni kurtar diyecektim, kurtar da gidelim buralardan diyecektim. Sonra o yanımdayken kontrol altına alamadığı kalbinin sesini duymayı bekleyecektim.
O yalnızdı. Yalnız, kırılgan, bir başına. İlk gördüğümde anlamıştım. Belliydi, yalnızlık üzerinde taşıdığın bir elbise olmaktan çıkmış, bütün bedenini saran bir deri vazifesi görmeye başlamıştı artık.
Pişmandım, kesinlikle pişmandım. İlk gün elini tutmadığım için, ona hiç sarılmadığım için, hiç şarkı söyleyerek uyutamadığım için, hiç onu dinleyemediğim için... Dinlediği şarkıları bilmediğim için, en sevdiği yemeği, ağladığı kitapları, rüyalarını bilmediğim için, saçlarını tarayamadığım, gözyaşlarını saklayamadığım için en çok da o hep tekrar ederken bir kez olsun seni seviyorum diyemediğim için dibine kadar pişmandım.
Gözümü gökyüzünden ayırmadan arkamdaki paketten bir sigara aldım.Yakmak üzere dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigaramı aldığında Kıvanç'a baktım ve sinirle sigarayı alıp uçurumdan fırlattım.
"Yapamam lan,yapamam.Ulan ben sebep oldum,ben sebep oldum.Ölüyordu oğlum ölüyordu.Ben yaşayayım diye ölüyordu." diye bağırdım ayağı kalkıp.
"O kız..." dedim ağlamamak için uğraşırken.Gözlerim hayatımda ikinic kez ağlamaktan kızaran bir hal almıştı.
"Ulan o kız kirpikleri ıslakken gülümsedi bana.Bunu acısı tarif edilemez."
Kardeşimin bana acıyan bakışlarını dikkate almamaya çalıştım.Başıyla dağın tepesinde bir başına duran arabayı işaret etti.
"Öleceksin oğlum özleminden. Bir haftadır nerede ölüm tehlikesi varsa oradasın anasını satayım. Peşinde dolanmaktan kendimle uğraşamıyorum. Git gör şu kızı, sen de rahat et, beni de bir rahat bırak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevsene Beni
Novela JuvenilYaşamdan vazgeçmiş bir kız, ölümden daha derin birine el uzatırsa ne olur? Kanatları kırık kelebek, görkemli büyük denize uçabilir mi? Peki ya bu deniz, kelebeği asla bırakmak istemez, ona dalgalarıyla sarılırsa, ne olacak? ••••••••• "Araftı o. Ald...