Gerçekten sizi hayal kırıklığına uğratmamak için bu kadar uğraşıyorum.Varlığınızı hissettirin lütfen.Yorumlarınızı görmek için sabırsızlanıyorum. ❤●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●
"Ya Savaş ben seni çok seviyorum ya!" diye bağırarak kollarımı boynuna sardığımda siniri bozulmuşçasına güldü. Suratında tatlı bir ifade oluşmuş bir şekilde bakıyordu bana. Ellerini bileklerime getirdi ama indirmedi, öylece durdu.
"Açelya..." dedi romantik bakışlarla.
"Efendim aşkım?" dedim hala dengede durmaya çalışırken.
"Sana birdaha içirenin ağzına sıçsınlar." dediğinde ayakta duramadığımı farkedip yan tarafımdaki masadan destek aldım.
"Ya sen benim sevgilimsin. Sarılamayacak mıyım sana? Evlenmeden sarılamazsın mı diyeceksin? Banane oğlum, namusumsun bu saatten sonra." dedim ve dudaklarımı büzüp gözlerimi açık tutmaya çalıştım.
"Sarıl, sarılma demiyorum, hobi olarak yine sarıl." dedi ve derin bir nefes aldı. "Takılı kalmış plak gibi yedi seferdir ayağa kalkıp sarılıp, aynı repliği kullanıp, geri oturuyorsun." diye konuştu. Daha sonra garsona işaret edip masadaki içkileri almasını söyledi. Ona içkileri önümden aldığı için sinirle baktığımda güldü.
"Ya o değil de..." diye araya girdi Hande. O da çok içmemişti ama bünyesi zayıf olduğundan başının döndüğüne emindim.
"Kıvanç nereye gitti anlamadım. Neymiş bu Mine ya?" dedi dili takıldığından düzgün cümle kuramazken.
"Kıvanç işte, Mine'ye zaafı var.Ne zaman ağlasa koşuyor." diye Savaş açıkladı ve masadaki küçük cips tabağından ağzına bir tane attı.
"Ağlıyor mudur ki?" dedim endişeyle. Normalde umrumda olmazdı ama içki beni fazla duygusal yapıyordu. Nefret ettiğim kıza acımaya başlıyordum.
Suratımdaki ifadeye bakıp hayretle kaşlarını kaldırdı, daha sonra güldü.
"Muhtemelen."
Üzüntüyle dudak büzdüm ve biraz etrafı incelemek istercesine başımı kaldırdım. Ordan oraya ilerleyen dövmeli garsonlar vardı. Dans edenler öyle filmlerdeki kadar çok değildi. Birkaç kişi dans ediyordu ama genellikle insanlar kendi masalarındaydı. Gençlerin ağırlıklı olduğu bir mekandı. Sürekli masaların üzerine kırmızı ve mor karışımı ışıklar vuruyordu.
"Ya o öyle kötü bir insan ki, o var ya, o nutellayı buzdolabına da koyar." diye Mine'yi kastederek tıslarcasına konuştu Hande. Elinde hala yarım bira dolu bardağı vardı. İki parmağı arasına sıkıştırdığı bardağı, müziğin ritmine göre hareket ettiriyordu.
Dirseğimi masaya koyup, destek sağladıktan sonra elimi çeneme yaslayarak, boş bakışlarla Savaş'ı izlemeye başladım. Ona baktığımı farkedince, yüzünü bana çevirdi. Gözlerimiz buluştuğunda sırıttı.
"Fazla sevimli oluyorsun." dediğinde güldüm. Başım hala dönüyordu. Büyük koltuğun bir tarafında o oturuyordu, bir tarafında ben.Hande ise karşımızdaydı. Yanına sokuldum ve başımı koluna yasladım. Güldü ve bir saniyeliğine başını eğip bana baktı. Daha sonra yine gamzesinin süslediği gülümsemesiyle eski pozisyonunu aldı.
Hande halimize bakıp homurdandı.
"Ben niye geldiysem, herkes bir aşk yaşıyor. Joon da olaydı iyiydi."Savaş parmaklarını, her zaman olduğu gibi kahküllerimde gezdirirken konuştu;
"Joon ne ya? Ağzı doldurmuyor bir kere. Bir Abuzittin demek var, bir de Joon..." dedi artan müzik sesine karşı kendi sesini duyurmak istercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevsene Beni
Ficção AdolescenteYaşamdan vazgeçmiş bir kız, ölümden daha derin birine el uzatırsa ne olur? Kanatları kırık kelebek, görkemli büyük denize uçabilir mi? Peki ya bu deniz, kelebeği asla bırakmak istemez, ona dalgalarıyla sarılırsa, ne olacak? ••••••••• "Araftı o. Ald...