Multimedya gif : Kıvanç ve Mine
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
"Radyoda sevdiğim bir şarkıya denk gelir gibi karşıma çıkışını unutamıyorum."
•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●•●●•●●•●●•●•●
Mart ayları nasıl olur bilirsiniz...Onca soğuk, karlı günlerin ardından ilk kez güneşi selamlarız.Ellerimiz artık eskisi kadar üşümez, kalın tüylü montlar, yerini ince hırkalara bırakır.Bazen aşık olduğumuzda da aynı şeyi hissederiz, kalp yaralarında da, kayıplarda ve galibiyetlerde de...Başlarda çok üşürüz, korkarız, öylece bekleriz.Daha sonra ise, ne kadar üşüyebileceğimizi düşünmeye başlarız.Soğuk havayı hissettiğimiz anda, sanki birdaha hiç ısınamayacak gibi, tüm bedenimiz kendini soğuk havaya teslim eder.Bundandır ki, sıcak hava ellerimize temas ettiğinde, sanki bir parçamıza kavuşmuş gibi mutlu oluruz.Çünkü buzların altındaki o parçamız, artık zincirlerinden kurtulmuş, tekrar kalbimize yerleşmiştir.
Mart ayının üçüncü gününü okul bahçesinde selamlıyordum.Güneşe karşı doğrulttuğum elimin üzerinden geçen ışıklara tek gözümü kapatarak bakıyordum.Parmaklarımın arasından süzülen gün ışığına gülümsedim.Eğer tam şu anda kendimi uzaktan izliyor olsaydım, kesinlikle bunu bir tablo haline getirmek isterdim.Kahverengi saçlarım, güneşin yansımasıyla turunculaşmaya başlamıştı.Güneşin gözlerime bıraktığı bu ışıltıyı da seviyordum.Havaya kaldırdığım elimi indirip, etrafıma bakınmaya başladım.Herkes okuldan çıkmış, kolejin büyük bahçesinde kalabalık halindeydi.Kimisi telefonda konuşuyor, kimisi gülerek birbirlerine bir şeyler anlatıyordu.Yanımdan kahkahalarıyla beraber geçen gruba baktım.Herkes mutlu gözüküyordu.Önceden bunun gibi manzaralarda tek bir mutsuz insan olurdu.Ben.Her zaman başkalarının kahkahalarını dinlerken gözlerimi kapatır, o mutluluk dolu kahkahanın sahibi olduğumu hayal ederdim.
Uzun zaman sonra bir şeylerin değiştiğini gerçekten hissediyordum.Gözlerim eskisi kadar dalıp gitmiyor, ölümü eskisi kadar düşünmüyordum.Yaşama enerjisini hissettiğim nadir anlardan birindeydim.Gözlerimi kapatıp, havayı olabildiğince içime çektim.Eskiden zor durumlarda kaldığım anlarda olduğu gibi, yumruklarımı sıktım.Bu sefer zor durumda olduğumdan değil, gücümü hissetmek istediğim için yapmıştım bunu.
Sıktığım elim açılıp, başka bir elle birleştiğinde irkilip gözlerimi açtım.Savaş...Yedi ay önce yara bere içinde sargılı ellerimi tutsun diye uzattığım adam.Elimi ilk başta sürekli itip, aslında daha ilk uzattığımda beni sevmeye karar veren adam.Gözyaşlarım beni zorladığında, denizin ortasında ağlamama yardım eden adam.Kahverengi gözleriyle hayat veren, bana her bakışında, kalp ritmimi sıfırlayan adam. Hayattaki en büyük ve belki de tek hediyem.
"Seni böyle görmek için fazla uğraştım." dediğinde güldüm ve diğer elimde tuttuğum iki kitabı, çoktan açık duran çantama sıkıştırdım.
"Artık her şey güzel. Rüyada gibiyim sanki Savaş. Bazen ben bile inanmıyorum." dedim çıkış kapısına doğru ilerlerken.Ayağının ucuna gelen taşı yuvarladı ve bir anlığına bana baktı.
"Birbirimize tutunarak çıktık buraya Açelya. Senin ellerin, benim ruhum...İkisi de yaralıydı." dediğinde bir ıslık çaldım.
"Edebiyatım sana da bulaşmış, desene." dedim arabanın kapısını açarken.Güldü ve anahtarı yerleştirip arabayı çalıştırdı.
"Kıvanç'ı alacağız.Yemek yeriz hep beraber.Ne dersin?" dediğinde şaşkınca sordum;
"Hep beraber?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevsene Beni
Fiksi RemajaYaşamdan vazgeçmiş bir kız, ölümden daha derin birine el uzatırsa ne olur? Kanatları kırık kelebek, görkemli büyük denize uçabilir mi? Peki ya bu deniz, kelebeği asla bırakmak istemez, ona dalgalarıyla sarılırsa, ne olacak? ••••••••• "Araftı o. Ald...