GERİZEKALI

9K 403 10
                                    

Emre yanımda uyuyordu. Emre. Yanımda. Benim yanımda. Uyuyordu.

Emre'yi sert bir şekilde dürttüm. Uykulu ve pürüzlü bir sesle "Ne var!" dedi.

"Emre kalk!"

"Of sabah sabah n'oldu?"

"Nasıl ne var? Şu an birlikte. Aynı. Yatakta! Sence bu yeterli bir sebep değil mi?!"

Emre gözünü kaşırken "Salaklaşma öyle bir şey olmadı. Sadece burada sızmışsın." dedi pürüzlü sesiyle.

"Ha yani benim burada sızmam, senin burada uyuman, birlikte uyuduğumuz anlamına gelmiyor mu?"

"Ne yapayım ya kalkmadın, ben de uyudum."

"İllaki burada mı uyuman gerekiyor?"

"Ne yani senin yüzünden ortopedik yatağımdan vaz mı geçseydim?"

Bu kadarı da hayvanlıktı.

Emre yataktan kalktıktan sonra "Kahvaltı yapalım" dedi pürüzlü sesiyle.

"Ne kahvaltısı ya ben gidiyorum."

"Sen bilirsin ama buradan okula otobüs yok istersen git. Bu arada çıkarken dikkat et yan komşunun köpeği biraz saldırgandır."

Değişen yüzümün şekliyle "Ne! köpek mi? Zaten kahvaltı günün en önemli öğünü" dedim.

Emre gamzesini belli ederek "Koridorun başında lavabo var" dediğinde başımı sallıyordum.

Lavaboya girdim ki ne göreyim? Saçlarım kabarmış, göz kalemim akmıştı. Emre'nin yerinde olsam dalganın dibini geçerdim.

Mutfağa ilerlerken bir yanık kokusu dikkatimi çekti. Mutfağa bir girdim ki Emre yumurta yapmaya çabalmış ve sonuç kahverengi hatta siyah yumurta.

Emre'nin yanına gittim ve omzu omzuma değerken tavaya bakıp Emre'ye baktım "Emre hayatımda ilk kez böyle birşey görüyorum"

"Beğenmiyorsan yeme"

"Zaten birisi bunu yerse mide fesatından ölür"

"Sen öyle san. Hem bu arada hayırlı olsun cadılıktan insanlığa terfi etmişsin" dediğinde gülümseyerek "Teşekkürler" dedim.

Yumurtaya bakıp "Emre istersen bırak ben yapayım" dedim.

Emre omzunu silkip benden uzaklaştı ve tezgaha yaslandı.

Dolaptan iki yumurta daha çıkardım ve Emre'ye dönüp "Un getirir misin?" dedim.

Emre unu getirdi. Salak açıyım derken puf yaptı ve Emre nin yüzü gözü un içinde kaldı. Gülmemek için dudaklarımı ısırsam da kahkahalarımı tutamamıştım.

Emre " Çok mu komik?" dedi ve bir tutam unu yüzüme fırlattı. Unboynumdan tişörtümün içine girmişti.

Gözlerimi pörtletip "Emre! Sen az önce! Bittin sen Emre" dediğimde Emre'nin suratı gerilmişti.

Una elimi daldırıp kafasına öyle bir attım ki çocuğun kumral saclari beyaza boyandı.

Kaçmaya hazırlanmıştım ki belimden tutup tezgaha sabitledi ve bedeniyle bedenimi sıkıştırdı.

Sinirli bir suratı vardı. Yutkundum ve "Bu renk... Seni açtı" dememle kahkaha atmaya başlamıştım.

Emre ciddiyetini bozmadan kafasını iki yana sallayıp "Uyuz kız" dedi.

Sinirle "Hayır şu lafı söylemesen olmayacak!" dedim ve üzerimden itip lavaboya gittim.

Bir süre lavaboda eski halime dönmek için ugraşsam da duş almam gerekecekti.

Mutfağa gittikten sonra Emre'ye birşey soylemeden krep yapmaya koyuldum. Açtım ve en azından düzgün birşey yemek istiyordum. Piştiğinde havaya atarak ters çevirdim.

Emre beni izlerken "Vay be sende ne yetenekler varmış" dedi.

Gülümseyerek "Eh yetenek konusunda mütevazı olamıyorum ne diyim" dedim.

...... ......

Dışarı çıktığımızda tedirgince komşunun köpeğini aradı gözlerim.

"Sen burada bekle ben geliyorum."

Titreyen sesimle "Tamam ama çabuk ol." dedim. Köpeklerden ciddi manada korkuyordum.

Ben Emre'yi beklereken Emre motoruyla yanıma geldi. Emre'nin arkasına geçip kollarımı Emre'nin beline doladım. Bu motora binmekbana heycan veriyordu. Yani Emre'yle bir alakası yoktu tabiki.

Anka'ya vardığımızda -Kursun ismi-herkes bize bakıyordu. Haliyle bende olsam ben de bakardım.

Kaskı Emre'ye verip Emre'den uzak bir şekilde yürümeye başladım. Kızlar bana yiyecekmiş gibi bakıyorlardı. Bir an için tırsmıştım.

Aleyna'yı göremiyordum ama böylesi daha iyi çünkü o da büyük tehlike.

Bir kaç ders sonra kantine her ne kadar korksamda inmeye kara verdim.

Tam merdivenlerden indiğimde bir kız kolumdan tuttu ve beni duvara yapıştırdı. Ezgi olduğunu fark ettiğim kız atarlı bir tavırla " Emre'nin sevgilisi misin?" dedi. Bu kızın ciddi sorunları vardı.

Kızı üstümden attım ve ses tonumu yükselttim

"Hayır değilim de bundan sanane!"

"Bana bak kızım Emre'den uzak duracaksın!"

"Allah Allah emrin olur! Sana mı sorucam kimden uzak duracağımı?"

"Evet bana sorucaksın."

Çok sinirlenmiştim. Kızın saçından kavradım ve yüzünü duvara yapıştırdım. Demeyi gerçekten de çok isterdim de göt korkusu.

"Benden uzak dur! Senin sorunun ne?!"

Kiz laubali bir tavır ile "Sensin" demişti. "Bu bir uyarı ayağını denk al!"

Ezgi omzumdan ittirip gitti. İçim pişmanlıkla dolmuştu. 'Keşke bir tane patlatsaydım' diye düşünüyordum.

Öğle arasında Aleyna ile karşılaştık ve bana dövücekmiş gibi bakıyordu. Ona olayları anlatıcağım diye söz verdim ama beni oda da parçalıyacağı kesindi.

Öyle böyle dersler geçti. Aklımda Emre'nin sabahki hali vardı.

Tam okuldan çıkmıştım ki o kızı yine gördüm ve bu sefer yanında yirmi kişi falan vardı. Kızların hepsi izbandut gibiydi. Bense 50 kilo Nehir.

Kızlar etrafıma toplandıkları sırada "Durun!" dedim bağırarak.

Kızlar merakla ve sinirle bana bakarken "Sıkıysa teke tek gelin!" dedim korkuyla. Sıçmıştım.

Ezgi bir adım öne attığında "Peki" dedi. "Bu sefer kimse alamayaca seni benim elimden kızım!"

Derin bir nefes alıp kendimi cesaretlendirdim. Ezgiye bir tokat attim ki kız yerinde durmadan yere düştü. İçimden 'Aferin Nehir iyi tokatti' derken 20 kişilik kafile üstüme abanmaya başlamıştı. Biri karnıma öyle şiddetli vurdu ki yere yığıldım.

Kızlar beni tekmelereken kafamı korumak için ellerimi kafama sardım ama yerdeki cam parçası yanağıma batmıştı bile.

Tam kendimden geçmişken biri şiddetli bir şekilde "Durun! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" diye bağırdı. Beni kollarımdan tutarak dorulttu.

"Nehir iyi misin?"

Görüntü bulanık olduğu için kim olduğunu kestiremedim. Tek gördüğüm masmavi gözleriydi...

ZÜPPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin