''Ne oluyor orada?!''
Kalabalık ayrıldı ve ikimize "Çabuk müdürün odasına!" diye bağırdı Bahadır hoca.
Odaya girince müdür çok şaşırdı. Tabi çöplükten çıkmış gibi girince adam da haklı.''Bu ne hal? Ezgi yine mi kavga? Bu kaçıncı?!'' dedi. Ezgi denen kız "Evet ama bu kız-'' Ezgi lafını bitiremeden müdür araya girdi.
''Yeter ne olduysa oldu. Sizi dinlemeye niyetim yok! Burası sicilinize işleyecek bir kurum olmayabilir lakin burada aldığınız notlar yetenek sınavınızda ve üniversite hayatınızda size yardımcı olacak. Ayrıca burası disiplinli bir kurum! Haddinizi aşmayın. İkiniz de cezalısınız! Öğle aralarında ve çıkıştan sonra bir saat kütüphanede kalıp rafları düzenleyeceksiniz!" dedi tek solukta.
Bu adam kesinlikle buna alışmış olmalı çünkü bir metni okur gibi konuşmuştu.
"Şimdi çık dışarı! Ezgi sen kal!"
Dışarı çıktığımda Aleyna kapının önünde beni bekliyordu. Lavaboya yürürken Aleyna bu kızdan herkesin nefret ettiğini ve problemli biri olduğundan bahsediyordu.
Aleyna'ya kafamı sallasam da, o sırada karşıdan bize doğru yürüyen Emre'yi kesmekle meşguldüm. Kapişonunu takmış elleri ceplerinde yürürken fazlasıyla cool görünüyordu.
Kafasını yukarı kaldırıp, bakışları beni buldu. Ne yapıcağımı bilemez haldeydim. Üstümde makarna kalıntıları ve saçlarımın arasında salata kalıntıları bulunuyordu. Berbat bir haldeydim.
Aleyna kolumu sarsınca gözlerimi ondan çektim.
"Sen beni dinleyecek misin?"
"Üzgünüm devam et dinliyorum..."
.... ....
Ertesi gün Aleyna ile kütüphaneye indik. Bir an ağzım açık kaldı. Kocaman bir yer ve içeride yerleştirilmeyi bekleyen yüzlerce dağınık kitap.
Aleyna "Sana kolay gelsin tatlım" derken pis pis ona bakıyordum.
Aleyna yılışık bir hareketle "Sana yardım ederdim ama toza alerjim var" dedi ve tam anlamıyla sıvıştı.
Kafamı çaresizce kaldırdım ve ceketimi çıkarıp kenara koydum.
Raflara yerleştirmeye başlamışken rafın arkasında kafasının altına kitap koymuş uyuyan birini gördüm. Korkuyla sıçramış hatta çığlık bile atmıştım.
Yüzünü kitap ile kapatmış çocuk bir kaç mırıltıdan sonra huysuzca kalktı.
Şok olmuşca karşımdaki mavi gözlere bakıyordum. Tapılası mavi gözler...
"Se-senin burda ne işin var?"
Ahh nehir kekelemeseydin iyiydi!
"Cezalıyım" dedi kısaca.
"Peki niye uyuyordun"
"Ne yapmamı bekliyorsun? Sence temizlemeli miyim?" dedi alayla. "Sağol ama ben almayayım"
Yanına oturup bağdaş kurdum kafamı sallayıp onu onayladım.
"Ama bilmen gereken birşey var" dedim ve ona yaklaştım. "Ben iyi bir ispiyoncuyumdur"
Emre'nin gözleri kısılmıştı. Yerimden kalktım ve rafları düzene sokmaya başladım.
Ezgi denen o kızın gelmeyeceğine adım gibi emindim. Zaten gelmemesi benim açımdan çok daha iyiydi.
..... .....
Raflara kaç tane kitabı alfabetik sırayla yerleştirdim hatırlamıyordum bile.
Emre öküzü bir kere kalkıp yardım etmemişti.
Elimdeki kitabı edebiyat bölümüne yerlestirirken parmak ucumda yükselmiş hala en yukarıdaki rafa ulaşamamıştım.
Arkamda sıcak bir nefes hissettiğimde elimdeki kitap rafa yerleştirilmişti. Arkamı döndüğümde burnuma Emre'nin parfümünün kokusu doldu.
Bir eli üstteki raftayken diğer eli kolumun yanındaki kitapların üzerindeydi. Yutkundum ve kafam yukarda çenesinin üzerindeki dudaklarına oradan da kirpiklerine bakmaya başladım.
Emre kafasını bana doğru indirdiğinde öksürerek onu kendimden uzaklaştırdım.
"Teşekkür ederim" dedim duruca.
Emre ellerini cebine sokup bir süre beni süzdü "Senin yeteneğin ne?"
"Ses bölümündeyim" dedim. "Peki ya sen?"
Soğuk bir sesle "Dans" dedi.
Kafamı sallamakla yetindim...
Ertesi gün duyuru panosunda bir afiş gördüm. Bir şarkı yarışması olduğunu fark etmiştim. Biraz düşünsemde ileride sahneye çıkıp şarkı söyleyecektim. Alışmam gerek diye düşünüp altına adımı yazdım.
Çıkışta kütüphaneye inmiştim. Emre bugün yoktu öğle arasında da yoktu zaten. Ben kitapları raflarına dizerken bir şarkı mırıldanıyordum.
Bir öksürük sesinin gelmesiyle masaya yaslanmış Emre'yi gördüm.
"Üzgünüm seni fark etmedim" dedim.
Emre yaklaşıp elimdeki ağır kitapları aldı ve ilgili bir tavırla "Bunlar nereye?" diye sordu.
Şaşkınca "Kitapları dizmekle ilgilenmediğini sanıyordum" dediğimde gülümsedi. Gülümsedi...
Sağ yanağında gamze mi vardı?
"Tek başıma yaparım diyorsan sıkıntı yok"
"Hayır hayır! O manada demedim"
Emre kitapları yerleştirirken "Yarışmaya mı girdin?" diye sorduğunda şaşkındım.
"Evet ama sen nereden biliyorsun?"
Emre bana baktı "Sesin güzel" dedi.
Bu çocuğun amacı neydi böyle?
Kaşlarımı çatmış Emre'ye bakarken "Garip birisin" dedim.
Emre "Sende oldukça basit biri" dediğinde sinir olsamda sustum.
"Aslında o gün kavganı izlemek eğlenceliydi" dedi dalga geçercesine.
Elimi saçıma daldırıp "Çok utanç verici" dedim.
Emre gülerek "Kesinlikle" dedi. Onu ilk kez böylesine neşeli görüyordum.
"Sağol cidden çok güzel moral veriyorsun"
Yüzü ciddi bir tavır alarak "Ben gidiyorum. Sana kolay gelsin" dedi ve iki parmağını başına vurup ileri uzattı. Tek eli cebinde kütüphaneden çıktı.
Cidden dengesiz ve garip biriydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜPPE
ChickLitHayallerim... Hayatım boyunca hayallerimin peşinden koştum. Kimseye engel olmasına bile izin vermemişken bu da neydi? Kalbimi ağrıtan, gözlerimi dolduran bu şey... "Aşk" diyor uzaklardan bir ses. Kulaklarımı okşayan o ses. Yanıma yaklaşınca elim aya...