40. Bölüm Vicdan

7K 275 65
                                    

"Gidecek çok yer vardı aslında." Etrafına bakındı Hayal. Endişeli gözleri etrafında gezinen kalabalığı tarıyor olası bir tehlikeyi tahmin etmeye çalışıyordu. Harem sahilde gezinen onlarca çiftten sadece biriydiler. O kadar fazla insan vardıki yanından gelip geçen. İçlerinden hangisinin onu izlediğini hangisinin gizemli notları bırakan kişi olduğunu anlaması imkansızdı.

"Burası biraz kalabalık sanki bugün." Eline pamuk şeker uzatan Rüzgar'a gülümsedi. Açık açık birileri bize kurşun sıkabilir diye korkuyorum diyemezdi. İç sesi bugünde herkesin dışarı çıkası gelmiş diye söylenirken alttan alttan Rüzgar'ı ikna etmeye çalışıyordu.

"Buda balonun." Bileğine bağlanan balona odaklı gözleri korkudan titriyordu. "Rüzgar..." Gözleri aşkla ona bakan gözlere döndüğünde kelimelerini unutmuş dona kalmıştı.

"Korktuğunu biliyorum."

Ağzı bir karış kalmıştı genç kızın. Karşısında herşeyden habersiz dikilen adam ona korktuğunu biliyorum demişti. Titreyen bedeni ona aşırı güven veren kollarla sarıldığında rahatladığını hissetti.

"Buraya son geldiğimizde gecenin sonu hiç iç açıcı bitmemişti Hayal. Bu sabah senin öyle korktuğunu görünce."

Yüzünü buruşturdu Hayal. Bir paket tost ekmeği yüzünden korkmuş masanın altına saklanmıştı. Poşetin patlarken çıkarttığı ses yüzünden o kadar kendinden geçmişti ki. O hallerinin Rüzgar'ın dikkatini çekmesine şaşmıyordu.

"Amacım burada sana güzel bir gün yaşatıp korkularını unutturmaktı. Eğer çok korkuyorsan, rahatsız olduysan kapalı bir yere gidebiliriz."

Dudaklarını kemirdi Hayal. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Korkmaya korkuyordu ama kapalı bir yere gitmeleri ona daha korkutucu daha tehlikeli hissettiriyordu. Üstelik gidecekleri kapalı yerde Savaş'ın onu yeterince koruyabileceğinden emin değildi.

Onları her türlü tehlikeden sonuna kadar koruyacağını düşündüğü Savaş için en iyisi Rüzgar ile birlikte açıkta durmalarıydı. Çünkü düşman için açık hedef olmaları düşmanında Savaş ve Alev için açık hedef olması anlamına gerekiyordu.

"Gitmemize gerek yok Rüzgar. Korktuğum yok. Sadece biraz..." Ellerini kollarında gezdirip "...üşüdüm."dedi. "İnan endişelenmeni grektirecek birşey yok."

Üzerindeki ceketi çıkartıp Hayal'in omuzlarına koydu Rüzgar. Genç kızın gerçektende buz kesen ellerini sıkıca tutup kayalıkların oraya doğru yürüdü. "Sıcacık bir çaya ne dersin?"

Kayalıkların üzerine atılan küçük taburelere küçük tenekelerin içinde güçlü bir şekilde yanan ateşe baktı Hayal. Ateşin etrafında oturan insanlar gülüyor sohbet ediyor anın tadını çıkartıyordu. Sıradan bir gün olsa bulundukları yer ona o kadar romantik o kadar sıcak gelirdi ki. "Neden olmasın."

Görüş alanı en iyi olan ateş başını seçip taburelerden birine oturdu. "Başka birşey ister misin?"

"Sadece çay lütfen. Daha az önce yediklerimizi sindiremedim."

"Hayhay." Asker selamı verip giden Rüzgar'ın arkasından bakıp gülümsedi. Rüzgar'ın her hareketi her tavrı Hayal'in aşkından biraz daha fazla emin olmasına savaşmak için başka bir neden bulmasına neden oluyordu.

"Acaba nerede saklanıyor?"

Kalabalığı yoklayan gözleri ürkekti. Cesur davranmaya çalışsada bir Yiğitoğlu olduğunu defalarca kendine hatırlatsada sonunda dönüp dolaşıp aynı noktaya varıyordu. Onun sadece soy adı Yiğitoplu'du. Gecenin sonunda Hayal sadece babasının biricik kızı abisi Savaş'ın kimse ile paylaşamadığı kardeşiydi. Bunca zamandır sadece korunup kollanmış herkesden saklanarak dev bir fanusun içinde her an zarar görebilirmiş gibi yaşamıştı.

Çömez DadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin