4. Bölüm Zor Ölüm

9.9K 644 19
                                    

"Bir gün başıma tüm bunların geleceğinin farkındaydım ama... " Etrafını saran karanlığa bakıp iç çekti Hayal. Sevk aracının arka camından vuran ışık olmasa gece olduğunu sanabilirdi.

Bileğini sıkan kelepçeleri çekiştirirken histerik bir kahkaha attı. " Bundan birkaç saat önce kolunda yakut işlemeli bileklik vardı şimdiyse şu haline bak." Teninde oluşan acıya aldırmadan iki bileğini birbirinden uzaklaştırmaya çalıştı.

Kızgındı. Hiç bir suç işlememiş olmasına rağmen içine düştüğü durum sinirlenmesine neden oluyordu. Tamam babasının o kadınla evleneceğini öğrendiğinde saçma planlar yapmış olabilirdi. Ömrü boyunca masum bir hayat yaşamamıştı. Sonuçta o Adem babanın kızıydı. Kendi işlediği günahlar bir yana babasının her hatasından bir parça da o sorumluydu. Onun durumundaki arkadaşları gibi köşesine çekilip hiç bir şeyin farkında değilmiş gibi davranamazdı. Giydiği her kıyafet harcadığı her kuruş babasının işlediği suçlara ortak olduğunun kanıtıydı. "Başka bir nedenden şu kelepçeyi giysem bu kadar sinirlenmem ama..."

Hayalinde oluşan Sevda'nın gülen silüeti daha da sinirlenmesine neden oldu. Üvey annesinin planlarına, darmadağın olan hayatına, tüm bunların içine Defne'yi soktuğuna inanamıyor, deyim yerindeyse kuduruyordu. Her şey bir yana babam diye düşündü. Onu arkasında bırakıp giden babasına engel olamadığı bir kırgınlık yaşıyordu.

"Her şeyin iyisini Adem baba bilir. O bizi kurtarıcaktır."

İtiklenerek arabaya sokulan Defne'nin son sözleri kulaklarında çınladı.Bu yaşına kadar her zor anında babası yanında olmuş, yaralarını sarmıştı. Küçük bir yalnızlığın babasına olan güvenini sarsamayacağından emindi ama içinde nedenini bilmediği bir his vardı. Sanki her şey ters gidecekmiş gibi hissediyordu. Kalbi dünyada kimsesi kalmamış gibi buruk ve kırgındı.

"Ne yolmuş, git git bitmedi." Sürekli yapılan kavisler yüzünden bir sağa bir sola yatıyor, dengesini sağlamakta zorlanıyordu. Ellerini yanı başında duran tellere geçirip olabildiğinde sıkı tutunmaya çalıştı. Ona ayrılan küçük köşede çektiği işkence yüzünden midesi bulanmaya başlamıştı.

"Yol daha uzun mu?"

Sesini duyurabilmek adına tüm gücüyle bağırmış ama başarılı olamamıştı. Derin bir nefes alıp verdi. Bağırmak için boğazını hazırladı. Ellerini ağzının iki yanına yerleştirip "Heeey!" diye bağırdı. "Kimse beni duymuyor mu?"

Boğazında oluşan yanma hissine aldırmadı. Dakikalardır yoldaydılar. Bu kadar zamanda İstanbul'u bir ucundan diğerine turlamış olabilirlerdi.

"Hayır ben neden insan yerine konmuyorum anlamıyorum ki? Bu nasıl nöbetçi mahkeme?Nerede bu fizan da yada..."

Kendi kendine söylenme eylemi yolda savrulan arabayla yarım kaldı. "Ne oldu? Tekerlekler mi patladı?Kaza mı yaptık?" Başında oluşan derin acı aldığı darbenin ona küçük bir morluktan fazlasına neden olduğunun habercisiydi. Kısa süre önce yapıştığı zeminden yavaşça ayağa kalktı. 

Bulunduğu bölmenin ön kısmına doğru gelip sesini şöförlere duyurmaya çalışmış ama duyduğu silah sesleriyle dona kalmıştı. Zihninde canlanan düğün gecesine ait kanlı görüntüler tüylerinin ürpermesine neden olmuştu. 

"Arabadan inme, sana diyorum. Heeey!" Direksiyon koltuğunda oturan adama bağırdı tüm gücüyle Hayal. Tekerlekleri kontrol etmek için inen adamın cesedi yolun ortasında boylu boyunca uzanıyordu. Duyduğu bir kaç el silah sesi son nefesinin sandığından daha yakın olduğunun habercisiydi. Titreyen elleriyle ağzını örttü. Şuan ona yardımcı olacak son şey korkudan bağırması, yerini belli etmesiydi.Gerçi mahkum sevk aracını kurşuna dizen birinin onun varlığından bir haber olması imkansızdı. İç sesi senin için buradalar diye bağırdı. Senin canını almak için buradalar...

Çömez DadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin