3. Bölüm Nezarethane

10.4K 682 17
                                    

"Nereye gittiğini, ya da ne zaman geleceğini söylemedi mi?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Nereye gittiğini, ya da ne zaman geleceğini söylemedi mi?"

"Söylemedi."

"Sende sormadın yani?" Kapalı gözlerini açmadan umursamaz bir tavırla konuşan Savaş'a sinirlendi Hayal. "Bu nasıl bir rahatlık?"

"Uyumaya çalışıyorum, eğer susarsan..."

"Öyle mi?"Üzerindeki deri ceketi çıkartıp hızla genç adama fırlattı. Aralarında engel oluşturan demir  yüzünden dakikalardır içinde biriken kızgınlığı yutmak zorunda kalmıştı. "Parmaklıklar olmasa seni şuracıkta öldürürdüm."Suratının ortasına yediği kumaş darbesine rağmen duruşunu bir gıdım bozmayan Savaş'a arkasını dönüp volta atmaya başladı. "Çok güzel, şimdiden adabıyla kendimi hapse hazırlıyorum ."

Gece boyunca susmaya and içmiş genci saymazsak nezarethanede yalnız kalmıştı. Sinirle çıkarttığı ceket yüzünden şimdilerde üşümeye de başlamıştı. Ne ortamı komik hal ve hareketleriyle ısıtacak Defne nede her şeyin yoluna gireceğini söyleyen babası yanındaydı. "Beni neden yanında götürmedi ki?" Tahmin ettiğinden daha üzgün çıkmıştı sesi. Hissettiği kırgınlık sadece sesine değil yüzüne de yansımıştı. Bir baba neden kızını arkasında bırakırdı ki? Ölüm yada yaşam... Her ikisinde de birlikte olucaklarına and içmemişler miydi? "Peki tüm bunların arkasında kim var? Azrail mi?"

"Bilmiyorum, orasını Adem baba halledecektir. Benim görevim sana Defne'ye ve Sedef ablaya sahip çıkmak."

"Peki ya Sevda cadısı ve Eylül?" Ahşap sedirin üzerine oturup köşede katlı duran battaniyeyi üzerine sardı. "Eylül'ün durumu çok ağır mıdır?"Dizlerini karnına çekip kollarının arasına aldı Hayal. Sevda'ya duyduğu nefret yüzünden o an farkına varamamıştı ama Eylül'ün hastanede olmasının nedeni kendisinden başkası değildi. "Onu kediyi araması için kapıya ben gönderdim Savaş. İlk patlamanın olduğu yere ben gönderdim."

"İyileşicektir."Başını soğuk duvara dayayıp iç çekti Savaş. Olan biteni çözemeyen kızın saf hallerine üzülmeden edemiyordu. Her daim kendini aşırı zeki ve sinsi göstermekten haz duyan Hayal aşırı kırılgan ve masum bir kızdı. Önüne serilen puzzle parçalarını birleştirmek yerine gereksiz şeyler için endişe duyuyordu. "Tüm bunları kafana takma. Gülümse, morelini bozma. Her şey çok güzel olucak..."

"Üzgünüm ama sen söyleyince pek de inandırıcı olmuyor." Başını dizlerinin üzerine koyup düşünmeye başladı Hayal. Kanlar içersinde can veren insanların resmi gözünün önünde canlanıyordu. Acıyla buruşan yüzünü saçlarının arkasına gizledi. Gözlerinde yeni yeni beliren göz yaşlarını elinin tersiyle sildi. Adem Yiğitoğlu'nun kızı olarak böyle manzaralara alışkın olması gerekirdi. Babası günün birinde bende o bedenlerden biri olabilirim derdi hep Hayal'e. Bir gün başıma bir şey gelirse ardına bakmadan beni bırakıp canın için kaçmalısın demişti. Belki de o yüzden tek kızını ardında bırakıp düşünmeden kaçıp gitmişti.

Çömez DadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin